| - Amcam acil durumlar için şapkasında daima marmelatlı sandviç saklardı. | Open Subtitles | المربى؟ لطالما عمي أبقى شطيرة مربى في قبعته، تحسباً لحالة طوارئ | 
| Bu akşamın sıcakları, soğan marmelatlı etli kılıçbalığı, az kızartılmış keklik göğsü ve ahududu keşkülü ile sorel böreği. | Open Subtitles | أما الطبق الرئيسي هذا المساء رغيف لحم سمكة السيف مع مربى البصل صدر الحجل المحمر في صوص التوت ومعجنات بالحماض | 
| İnsanlar bunu, burada soslu Hint kiraz marmelatlı organik fındık ezmesi olarak yiyor. | Open Subtitles | هذه تتكون من فول سوداني عضويّ مع مربى المانجا | 
| Ben mayonez ile yer fıstığı-terayağı ve marmelatlı sandviç alacağım. | Open Subtitles | سآخذ ساندويتش زبدة وجيلي بالمايونيز | 
| Donut, marmelatlı. | Open Subtitles | دونات، وجيلي. | 
| - Şu marmelatlı Sandviç hikayesi mi? | Open Subtitles | حصل على وقته مع شطيرته المشهور بالمربى | 
| - marmelatlı Sandviç. | Open Subtitles | شطيره بالمربى | 
| Sakın berbat etme bunu da! marmelatlı pastayı istiyorum ben. | Open Subtitles | لا تخفق, فأنا أودّ كعك مربى البرتقال | 
| İşte marmelatlı Sandviç'in büyümüş hali. | Open Subtitles | شطيره بالمربى | 
| - marmelatlı Sandviç. - marmelatlı Sandviç. | Open Subtitles | شطيره بالمربى |