| Ve onların bazı hikâyeleri nasıl kemiklerinden sıyırıp bir Cumartesi öğleden sonrası haber masasına gelen haber malzemesi yapacaklarını görmek istedim. | TED | و أردت أن أرى كيف سيقومون باستخدام العناصر الاساسية لبعض القصص، اذا اتتهم كمادة اخبارية على مكتب الاخبار مساء يوم سبت. |
| İş FBI başkanı J. Edgar Hoover'ın masasına kadar gitti. | Open Subtitles | الى شخص محرج في مكتب مدير المباحث الفيدرالية إدغار هوفر |
| Dr. Morgan telefona bakmaya gidince masasına Gordon'ın dosyalarını bıraktığını fark ettim. | Open Subtitles | عندما ذهب الدكتور مورغان ليجيب عن مكالمة رأيت ملفات جوردن على مكتبه |
| Öyleyse pazarlık masasına geri dönün. Biraz toprak verin. Ne gerekiyorsa yapın. | Open Subtitles | ثم نعود لطاولة المفاوضات نتنازل عن بعض الأرض و نفعل ما يتطلبه الامر |
| Passover masasına Bir ereksiyon ile dönmek istemedim. | Open Subtitles | لم أرد العودة إلى الطاولة وأنا منتصب في عيد الفصح |
| O olmasa bugün kuru temizlemecinin faturasını bile masasına bırakamazdım. | Open Subtitles | كما لو انني لم استفيد منها بما فيه الكفاية حتى انني تركت فاتورة ملابسي من التنظيف الجاف على مكتبها |
| masasına bakıyor, 40 yaşındaki kız arkadaşına bu akşam evlilik teklif etmeyi düşünüyor ve bunun mükemmel olmasını istiyor | TED | وهو ينظر إلى طاولته. ويخطط إلى يتقدم هذا المساء طالبا الزواج من صديقته منذ أربع سنوات. ويريد أن يكون الأمر مثاليا. |
| Beyaz balina kötü bir plankton içti ve kahve masasına sıçrattı şimdi yönetimi devralma sırası sana geldi. | Open Subtitles | شرب الحوت الأبيض بعض بلانكتون السيئ وإندفع خلال منضدة صغيرة والآن هو دورك لأخذ القيادة. |
| 5000 kilometreyi ailemle.. ...yemek masasına oturmak için aşıyorum. | Open Subtitles | أقضي 3000 ميل لأبقى على مائدة عشاء مع عائلتي |
| Ama işin en iyi kısmı Yahoo'nun yardım masasına 20 dakika sonra gelen mesaj. | TED | وأفضل جزء في الموضوع هي الرسالة التي تلقاها مكتب المساعدة بعدها بعشرين دقيقة. |
| 1965 yılında ben iki yaşındayken Başkan Johnson'ın masasına giden... ...o rapor. | TED | و هذا التقريرالذي وضع على مكتب الرئيس جونسون و أنا عمري سنتين عام 1965 |
| Müdürün masasına koyduğun şikayeti geri aldım. | Open Subtitles | أنا أعيد إليك تقريراَ لقد تركتيه في مكتب المدير |
| Bütün ziyaretçilerin sağ taraftaki güvenlik masasına uğraması gerekmektedir. | Open Subtitles | مطلوب من كل الزوار التوقف عند مكتب الأمن على الجانب الأيمن |
| Ve ofisine giren her insan bu şeyin nasıl olup da masasına geldiği hakkındaki o hikayeyi dinliyor. | TED | وكل شخص يدخل لمكتبه يسمع القصة كاملة كيف أن هذا الشئ وصل لدرج مكتبه. |
| Ta ki geçen sene bir gün çalışma masasına bir hediye saklamak için odasına girene dek. | Open Subtitles | وذات يوم في العام الماضي ذهبت إلي غرفة مكتبه لأخفى هدية في مكتبه |
| Rus ordusu kaçıyordu, ama müzakere masasına doğru değildi bu kaçış. | Open Subtitles | هرب الجيش الروسي ولكنه لم يتجه لطاولة المفاوضات.. |
| Ayağa kalkmamak için de parayı servis masasına bırakırdı. | Open Subtitles | وتترك المال على الطاولة وما كان عليها حتى الحصول على الباقي |
| Eğer o tüm her şeyimle ilgilenen birisi olmasaydı bugün masasına kuru temizleme fişini bırakamazdım. | Open Subtitles | كما لو انني لم استفيد منها بما فيه الكفاية حتى انني تركت فاتورة ملابسي من التنظيف الجاف على مكتبها |
| Kanepesinden çalışma masasına, koltuğundan duvardaki dekorlara kadar uygun mobilyalar düşünülmüş ve çizimleri yapılmıştı. | Open Subtitles | الخطط رسمت الأثاث المناسب لفوهرر الرايخ من أريكته حتى طاولته المناسبية و من كرسيه ذو المسنـّد حتى الستائر على الحائط |
| Sabah olmadan Banning'in masasına gitmeliyim. | Open Subtitles | أنا أودّ أن أصل إلى منضدة بانينج قبل الصباح. |
| Şu senin evli olmayan tek kişi olduğun... ..seni çocukların masasına oturttukları aile toplantıları gibi. | Open Subtitles | مثل فائدة العائلة عندما تكونين الوحيدة العزباء فيجعلونك تجلسين على مائدة الأطفال |
| Ama Sam'i ve bir çalışma masasına ihtiyacı olduğunu bilmiyorsundur. | Open Subtitles | "ولكنك لا تعرف "سام ولا تدرى شيئاً عن حاجته لمكتب |
| Yemek masasına yapacağınız büyük yolculuk öncesi dinlenin. | Open Subtitles | إستراحة فوق لتلك الرحلةِ الكبيرةِ إلى منضدةِ العشاءَ. |
| Bu sadece beni ameliyat masasına yatırmak için uydurdukları birşeydi. | Open Subtitles | لقد كانت مجرّد أقاويل ذكروها لكي يضعونني على طاولة العمليات |
| İkimiz de masasına oturamayız. | Open Subtitles | لا واحد نا يُمْكِنُ أَنْ كُلْ في منضدتِه. |
| Kalkarken masasına dökülüverdi. Üzerine bile değmedi. | Open Subtitles | لقد إنسكب على طاولتها حينما كنّا نغادر. |
| Sonra sahneye geri geldi, aşağı indi ve yaşlı bir kadının masasına gidip kutuyu açtı. | Open Subtitles | ثم يخرج ويذهب للسطر الأول من الجمهور عند طاولة سيدة عجوز، ويفتح الصندوق |