| Hem o küçük kızın, bu sapığın eline düşmesine izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أنه لا يمكنني تعريض تلك الفتاة الصغيرة لهذا الشاذ. |
| Ve gelecekte hayalini kurduğun o küçük kıza sahip olabiliriz. | Open Subtitles | و ستنجبين تلك الفتاة الصغيرة التي تحلمين بها في المستقبل |
| Gerçekten de beni o küçük oyuncak silahınla öldürebileceğini mi sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقدي بأمانة أنّ بإمكانكِ قتلي بلعبة البندقية الصغيرة خاصّتك ؟ |
| Ani, benim için hep Tatoonie'deki o küçük çocuk olacaksın. | Open Subtitles | آني ستظل دائماً ذلك الولد الصغير الذي عرفته على تاتوين |
| Bir gün nerede kaybettiğini bilmediğin o küçük saç tokası hala cebimde durur. | Open Subtitles | ..أتعرفين.. توكة الشعر الصغيره هذه الذي لا تعرفين أين فقدتيها لاتزل فى جيبى |
| o küçük polis bir dedektif. Bunlarla senin gitmene izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | الشرطى الصغير هو محقق واذا كنت تعتقد انك تستطيع ان تفعل ما يحلو لك |
| Görelim bakalım, kanamadan ölmeden önce, o küçük deliğiniz hakkında kaç defa haykırabilirim. | Open Subtitles | لنرى كم مرة يمكنني أن أصرخ موشياً بفتحتكم الصغيرة هذه قبل أن أنزف |
| Hatta kapağına yakışıklı ibnelerin bulunduğu o küçük romanları bile. | Open Subtitles | و حتى هذه الروايات الصغيرة اللعينة بالحمقى الوسيميين على الغلاف |
| Belki. Demek istediğim, o küçük kızın fıçının üzerinden düşmesi bayağı komikti. | Open Subtitles | أعني، كان مضحكاً جداً عندما سقطت تلك الفتاة الصغيرة على برميل الفضاء. |
| o küçük uçağı gördüğümde beni Kansas bozkırlarının üstüne çıkarmıştı. | Open Subtitles | عندما رأيت تلك الطائرة الصغيرة.. تتركني من فوق حقول كانزاس.. |
| O adam ve o küçük kızın hayatını kurtardığını biliyoruz. | Open Subtitles | نحن نعرف أنك أنقذت حياة ذلك الرجل وتلك الفتاة الصغيرة |
| Bana ecza dolabından o küçük mavi haplardan getirir misin? | Open Subtitles | عزيزتي جيس هلا ناولتني حبتي الزرقاء الصغيرة من خزانة الأدوية |
| Sonra da taşa bağlayıp banliyödeki o küçük harika camından içeri fırlatıyorsun. | Open Subtitles | .. تتركها تذهب مربوطة بصخرة ترميها من خلال نافذتها الصغيرة الريفية الرائعة |
| o küçük kasabadan önce, sanırım bir tane daha su çukuru var. | Open Subtitles | على ما يبدو بقي فقط حجرة ماء واحدة قبل تلك البلدة الصغيرة. |
| Size daha önce bahsettiğim o küçük park South Bronx'ta yeşil hareketi için ilk adımdı. | TED | كان ذلك المتنزه الصغير الذي أخبرتكم عنه سابقًا هو المرحلة الأولى من بناء حركة لتخضير الأماكن في جنوب برونكس |
| Şeytani planlarımı iki kez engelleyen.... ...ve beni o nemli, soğuk, ve sidik kokan o izbe yere yollayan o küçük bıçkın mı? | Open Subtitles | ذلك الصغير الذي أخفق مخططاتي الشريرة لمرتيّن وأرسلني لهذه الحفرة الجهنمية المليئة بالبول؟ |
| Yani sen bunu bilemezsin tabii ama içlerinden bazıları meyvelerle yaptığınız o küçük numarayı bir meydan okuma olarak gördüler. | Open Subtitles | اعني , انك لا تستطيعي معرفة هذا ولكن في البعض منها الناس شاهدوا خدعتك الصغيره بالتوت كاتصرف نابع من التحدِ |
| Elbette, ama sadece o küçük kırmızı ışık çalışıyor. Tek gerekli olan o. | Open Subtitles | بالطبع لكن الضوء الأحمر الصغير هو الوحيد الذي يعمل هذا كل ما تحتاجون إليه |
| Ve köşedeki o küçük kare ise, 0.7 oranda, aslında farkında olduğumuz miktar. | TED | وذلك المربع الصغير في الزاوية، 0.7 في المئة، تلك هي الكميّة التي ندركها فعلا. |
| o küçük kutuda beni sıkıntıdan öldürecek şeyler dışında hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد شيء لديك في هذا الصندوق الصغير من شأنه أن يفعل أي شيء آخر غير ان يشعرنى بالملل حتى ابكى |
| o küçük kuşu ne diye yalnız bıraktı ki? | Open Subtitles | لماذا ترك العصفور الصّغير لوحده؟ |
| Biliyorum, aptalca geliyor ama o küçük çocuğu özleyeceğim. | Open Subtitles | أعلم أن هذا سيبدو سخيفًا ولكني سأشتاق إلى هذا الصغير |
| o küçük kutunun sana sunduğu güçten uzak durmak için bir aziz olman gerekir. | Open Subtitles | يجب أن تكونى قديسة لكى تقفى قبالة القدرة التى يمكن للمربع الصغير أن يمنحك إياها |
| Ve o küçük çocuğun da bileklerinde aynı zincirler vardı. | Open Subtitles | و ذلك الصبي الصغير كان لديه نفس السلاسل على كاحليه |
| Ve, o küçük çocuk azılı bir haydut oldu. | Open Subtitles | ولذا، الولد الصَغير أصبحَ قاطع طريق مفزع. |
| Bulutlara doğru yükselen bütün o küçük mavi ışıklar insan ruhları. | Open Subtitles | كُلّ أولئك الأضواء الزرقِاء الصَغيرِ تِرفع نحو الغيومِ هي أرواحَ إنسانيةَ. |
| Eğer o küçük nokta gibi duran insanı ölçek olarak almazsanız bunu göremezsiniz. | Open Subtitles | إذا لم يكن لديك ذلك، تلك الّنقطة الصّغيرة على مقياس حجم شخص للمقياس ، ثم انها فقدت |
| Bazen sadece... kafamın içindeki o küçük sesi dinlemem gerektiğini hissediyorum. | Open Subtitles | في بعض الأحيان أن فقط أنا فقط أشعر بأنني يجب أن أستمع إلي ذلك الصوت الضئيل الذي يتردد في داخل رأسي ويحثني علي فعل ذلك |