| Doğal olarak başarı için gerekli olan şeylerden biri performans. | TED | ومن الواضح أن أحد الأشياء التي نحتاجها للنجاح هو الأداء |
| Belki de bizim evrenimiz arada olan şeylerden yanlızda bir tanesi. | TED | ربما كان كوننا أحد هذه الأشياء التي تحدث من مرة إلى أخرى. |
| İhtiyacımız olan şeylerden biri de yemek eğlencesini kaybetmemek. | TED | وأرى أن واحدًا من آخر الأشياء التي نحتاجها هو أن لا نفقد متعة الغذاء. |
| Eğer parmağıma dokunursan başına gelecekler olan şeylerden korkmuyor musun? | Open Subtitles | لست قلقاً مما قد يحدث اذا لمستنى؟ |
| Arik'in ölümünden sonra ortaya çıkabilecek olan şeylerden korkuyor. | Open Subtitles | إنه قلق مما قد يأتي (في أعقاب وفاة (أريك |
| Önceki iki petrol sızıntısında olan şeylerden biri şuydu; bazı semptomlar üzerinde gerçekten çalıştık. | TED | واحد كم الأشياء التي حصلت في حادثتي تسرب سابقتين أننا عملنا على بعض الأعراض حقاً |
| Howard uzun süre uzaydayken bana destek olan şeylerden biri de gitmeden önce evlenmemizdi. | Open Subtitles | أنت تعرف، أحد الأشياء التي ساعدتني على احتمال غيابه لفترة طويلة، كانت زواجنا قبل هذا |
| Mucizelerle, teknik olarak zar zor mümkün olan, çok yüksek riskli ve şu anda aslında başarılamayabilecek olan şeylerden bahsediyorum, kesinlikle sizin tarafınızdan değil. | TED | من خلال معجزات، أعني الأشياء التي هي من الناحية التقنية بالكاد ممكنة، ذات مخاطر عالية جداً، وربما لا تكون في الواقع بارعة في هذه اللحظة من الوقت، بالتأكيد ليس من قبلك. |
| Bir sorunu kurumsallaştırdığınız zaman ilk olan şeylerden birisi, kurumun amacının, kuruluş amacından sapıp, kendi kendini korumayı amaç edinmesidir. | TED | أحد الأشياء التي تحدث بداية عندما تقوم بالتأسيس ستجد مشكلة هو أن الهدف الأول للمؤسسة هو الإنتقال من طريقة التفكير في كيفية إدارتها الى الحفاظ على نفسها. |
| Tıpkı sağlık ve eğitim gibi adalete erişim de hükümetin halkına borcu olan şeylerden biri olmalı. Ne zengin ne de fakir ülkelerde bu duruma yakınız. | TED | تمامًا مثل الصحة أو التعليم، الحصول على العدالة يجب أن يكون من الأشياء التي تدين بها الحكومات لشعوبها، ونحن لسنا قريبين من ذلك، سواء أكنا فى بلاد غنية أو فقيرة. |
| Bunun yüzünden olan şeylerden biri 1969'dan beri Nijerya veya Nijerya'nın petrol bulunan bölümü ki Maryland'in iki katı büyüklüğünde bir deltadır, yılda binlerce kez petrol sızıntısı yaşıyor. | TED | واحد من الأشياء التي حصلت بسبب هذا هو هذا، منذ عام 1969 دولة نيجيريا، أو الجزء من نيجيريا الذي يضخ النفط الذي هو دلتا النيجر ، الذي حجمه ضعف حجم ولاية ميري لاند حصل فيه آلاف حوادث التسرب خلال عام |
| İnsanlar artık sonu belli olan şeylerden sıkıldı. | Open Subtitles | أعني.. الناس ملت من هذه الأشياء التي .يمكن التنبؤ بها... |
| İhtiyacım olan şeylerden bahsediyoruz. | Open Subtitles | نتكلّم عن الأشياء التي أحتاجها |
| Çünkü iyi şeyleri feda etmekten, şu an gerçek olan şeylerden bahsederken kim gibi konuşuyorsun biliyor musun? | Open Subtitles | عندما تتحدث عن التضحية بالأشياء الجيدة... الأشياء التي هي حقيقية الآن... |
| Bugün Amerikan hükümetinin en yüksek makamına çıkıp "siberden, nörobilimden, yarın dünyayı değiştirecek olan şeylerden konuşalım" deseniz sadece boş bakışlarla karşılaşırsınız. | TED | لو ذهبت الى الطبقة العليا من الحكومة الامريكية الآن وطلبت منهم، "حدثوني عن الانترنت، عن علم الأعصاب، عن الأشياء التي ستقوم بتغير العالم غدا." سيحدقون فيك طويلا . |
| Arik'in ölümünden sonra ortaya çıkabilecek olan şeylerden korkuyor. | Open Subtitles | إنه قلق مما قد يأتي (في أعقاب وفاة (أريك |