| 7 yaşındaydım, ve beni arka bahçelerinde basketbol oynamaya davet etmişti. | Open Subtitles | كانت لدي 7 سنوات وقام بدعوتي للعب كرة السلّة أمام منزله | 
| Şimdi sıra geleneksel Doğu Avrupa düğün oyunlarını oynamaya geldi. | Open Subtitles | الأن حان وقت للعب ألعاب زفاف من تقاليد اوروبا الشرقية | 
| Omurlarım kilitlendiğinde golf oynuyordum. Biraz sancıdı ama oynamaya devam ettim. | Open Subtitles | كنت ألعب الغولف وانحشر نعلي تألمت قليلاً لكنني استمررت في اللعب | 
| HAyatta kaldıkça ve oynamaya devam ettikçe, yenmeye o kadar yaklaşıyorsun. | Open Subtitles | الابقاء على قيد الحياة والابقاء على اللعب الاوثق تحصل على الفوز | 
| İstersen kahramanı oynamaya devam edersin ama sırları senin hayatından daha mı önemli? | Open Subtitles | أنت تعلم أنه يمكنك إكمال لعب دور البطل ولكن هل تساوي أسراره هذا؟ | 
| Las Vegas'da olduğunuzu düşünün, kumarhanedesiniz ve oradaki bilgisayarlardan birinde oyun oynamaya karar veriyorsunuz, aynı solitaire ya da satranç oynar gibi. | TED | تخيل أنك في لاس فيجاس، في كازينو، وقررت أن تلعب لعبة في أحد حاسوبات الكازينو، فقط مثل ما تلعب السوليتير أو الشطرنج. | 
| Bazıları onun soyut sanatla Picasso'dan önce oynamaya başladığını iddia ediyor. | Open Subtitles | البعض يدعي أن موندريان كان ..يلعب بالفنّالمجرّد. قبل أن يظهر بيكاسو. | 
| Çocuklar, size patronumun beni bu gece poker oynamaya davet ettiğini söylemiş miydim? | Open Subtitles | هل أخبرتكم يا رفاق ، أنّ المدير خاصتي دعاني للعب القُمامر معه الليلة؟ | 
| Maddox hakkında tek bilinen bir yaşlının daha parkta satranç oynamaya gittiği. | Open Subtitles | ما يتعلق بمادوكس هو فقط كرجل عجوز ذهب للعب الشطرنج في الحديقة | 
| Şimdi, sadece hızlı bir brifing ve biz oynamaya hazırsınız. | Open Subtitles | حتى الآن ، هذا فقط مؤتمر سريع ونحن مستعدون للعب. | 
| Pekâlâ sınav çocukları kim ölüm kalım oyunu oynamaya hazır? | Open Subtitles | حسناً يا فتية الأسئلة من مستعد للعب الحياة أم الموت؟ | 
| İlaçlarıyla oynamaya başlarsan bu ters tepebilir ya da onlara zarar verebilirsin. | Open Subtitles | أذا بدأت اللعب بهذا ، فأن هذا قد يؤثر عكسياً أو يدمرهم | 
| Seninle böyle oynamaya devam etmeyeceğim. - Beni tehdit ettin! | Open Subtitles | أنا لا ستعمل الاستمرار في اللعب هذه الرقصة الاجتماعي معك. | 
| Aman da aman, bunu Pastacılık oynamaya giden kız mı söylüyor. | Open Subtitles | هذا رائع، قادمة من شخص إبتعد من اجل اللعب مع الخبازين. | 
| Böylece iki rol oynamaya başladı işkence eden zanlı ve sempatik mahkum. | Open Subtitles | و هكذا تسنى له لعب دورين الجاني الذي يعذب و السجين المتعاطف | 
| - Aptalı oynamaya devam edersen, bir saat içinde ölmüş olacaksın. | Open Subtitles | استمر في لعب دور الأحمق وستكون ميتًا في غضون ساعة واحدة | 
| O hakim, oyun oynamaya gelmeyecek biri. | TED | هذا القاضي هو شخص لا تريد أن تلعب معه لعبة البوكر. | 
| Doktorun oynamaya çalıştığı oyunu anlıyorum onunla kendim başedebilme yetisine kesinlikle sahibim. | Open Subtitles | الطبيب يحاول أن يلعب و أنا أملك القدرة الكاملة للتعامل معه بنفسي | 
| Golf oynarken kramponum takıldı. Biraz ağrıdı, ama oynamaya devam ettim. | Open Subtitles | كنت ألعب الجولف و انحشر نعلي تألمت قليلاً لكنني استمريت باللعب | 
| Eski evim birkaç sokak ilerideydi ve oyun oynamaya pek bu taraflara gelmiyorduk. | Open Subtitles | مكني القديم على بعد مسافة غير بعيدة ونحن لم نلعب كثيرا في المكان | 
| Dışarıya oyun oynamaya gittiğimde çocuklar oyunu bırakıp gitmemi istedi. | Open Subtitles | عندما خرجت لألعب.. طلب مني الأطفال التوقف عن اللعب والرحيل. | 
| Buraya çocuklarla oynamaya geldik. O zaman bırak oynayalım. | Open Subtitles | جئنا هنا لنلعب مع الأطفال لذا، لنلعب معهم | 
| Baba rolünü oynamaya başlamazsan işler kötüye gitmeye devam edecek. | Open Subtitles | أعني، إن لم تبدأ بلعب دور الأب فالأمور ستسوء بكثير | 
| Yani ta Afrika'dan kalkıp peşimden... ce-ee oynamaya mı geldin? | Open Subtitles | إنتظر لقد تبعتني كل الطرق من أفريقيا لتلعب لعبة الاختباء؟ | 
| Japonya'dan geri dönüp İngiliz ezelî rakiplerimle tekli oynamaya başladığımda her yenilgiden sonra gerçekten kalbimin kırıldığını fark ettim. | TED | وعندما تركت اليابان وبدأت ألعب مباريات فردية مجددًا، بروح المنافسة الإنجليزية، لاحظت أنه وفي كل خسارة، كنت أحزن بشدة. | 
| Hatırlıyorum, oğlum altı yaşındayken arkadaşı oynamaya geldi. | TED | أتذكر عندما كان يبلغ طفلي ست سنوات، كان لديه صديقه ليلعب معه. | 
| Genellikle biri benimle oynamaya çalıştığında, onun için pek iyi olmaz. | Open Subtitles | عادةً عندما يحاول أحدهم التلاعب بي ينتهي الأمر بشكل سيئ له | 
| - Buraya oyun oynamaya gelmedim. - Adamımı ele vereceğimi mi sanıyorsun? | Open Subtitles | انا لم اتي الى هنا لكي العب معك اتظنني سافشي عن رجلي؟ |