| Happy Gilmore'u, turnuvaların ilk gününden beri hiç böyle kötü oynarken görmemiştim. | Open Subtitles | اننا لم نر جلمور يلعب بهذا السوء منذ اول يوم لانضمامة للرابطة. |
| Oğlu plajda oynarken çok da uzak olmayan bir mesafede öldü. | Open Subtitles | ماتت في مكان قريب من هنا على الشاطئ بينما ابنها يلعب |
| Sen burada aşağıda "Waldo nerede?" oynarken kafanın üstünde ilginç şeyler oluyor. | Open Subtitles | أشياء كثير مهمة تحدث بينما أنت هنا تلعب لعبة البحث عن والدو |
| Yerken kirlisin, oynarken de kirlisin, öyle boş boş durman bile kirli. | Open Subtitles | انت فوضوي عندما تأكل فوضوي عندما تلعب وفوضوي عندما فقط لاتفعل شيئا |
| Golf oynarken kramponum takıldı. Biraz ağrıdı, ama oynamaya devam ettim. | Open Subtitles | كنت ألعب الجولف و انحشر نعلي تألمت قليلاً لكنني استمريت باللعب |
| Bununla oynarken -- bu oyuncak felsefi sorular sormanıza yol açacak. | TED | عند لعب هذه اللعبة، سوف يطرح لك أسئلة فلسفية. |
| İşten çıktığında yada kart oynarken... bir iki bira sadece. | Open Subtitles | بعض البيرة بعد العمل أو عندما نلعب لعبة الصور.. البكشنري |
| Arkadaşlarıyla saatlerce oynarken harikulade hikayeler anlatır, evinin etrafındaki kırsal kayalıklarda aşağı yukarı koşuşturur. | TED | يروي حكايات عجيبة حول اللعب لساعات مع أصدقائه وتسلق الصخور الجميلة صعودًا ونزولاً والمنتشرة حول منزله في الريف. |
| Çocuklar evcilik, yada hırsız polis oynarken, üzerinde anlaştıkları bir senaryoyu takip ederler. | TED | عندما يلعب الأطفال لعبة حفلة الشاي، أو لعبة السارقين ورجال الشرطة، فهم يتبعون سيناريو موافق عليه. |
| Çocuklar Pong oynarken oluşan göz hareketlerini takip ediyoruz. | TED | و بينما يلعب الطفل , نلاحق الأماكن التي ينظر إليها |
| Her kim kumar oynarken ya da parasına oynarken yakalanırsa bir kuyuya atılacak ve bir daha oradan çıkarılmayacaktır. | Open Subtitles | اى شخص يتم الأمساك به وهو يقامر او يلعب بالمال سيتم القاءه خارجا ولن يدخل ثانية |
| Yüzüğümle oynarken bana babasıyla birbirimize nasıl âşık olduğumuzu sorsun istiyorum. | Open Subtitles | اود انها تلعب بخاتمي وتسألني كيف وقعنا في الحب انا وابيها |
| Eskiden, o da oyunu oynarken paylaştığımız bir şey var gibi hissediyordum. | Open Subtitles | في ذلك الوقت عندما كانت تلعب لعبة شعرت كان لدينا شيء مشترك. |
| Bu ani tepkiyi başka bir bağlamda düşünmeni isterdim eğer kızını sudoku oynarken bulmuş olsaydın ya da oğlunu shakespeare okurken bulsaydın. | TED | أريدكم أن تضعوا ردة فعلكم هذه في ماذا كنتم ستفعلون لو رأيتم طفلتكم تلعب السودوكو أو ولدكم يقرأ لشكسبير؟ |
| Ben erkekler takımında oynarken kendisine göre bir takım olmadığı için sürekli ağlardı. | Open Subtitles | عندما كنت ألعب في فريق الرجال كانت تنتحب بسبب عدم وجود فريق للفتيات |
| Ben aşağıda kağıt oynarken sessiz duracağınıza söz verirseniz, hepsi sizindir. Anlaştık mı? | Open Subtitles | إن وعدتوني أن تصمتوا و أنا ألعب الكوتشينة بالأسفل سأعطيه لكم كله، اتفقنا؟ |
| Her zaman bu merenge patlaması, inşaat alanlarında sosyalleşen komşular ve domino oynarken canlandırılan sohbetler vardı. | TED | وصوت موسيقى الميرينغي يصدح, يتبادل الجيران الحديث على شٌرفات المنازل وتنشطُ المحادثات مع لعب الدومينو. |
| Yani videolarda, oyunu oynuyor oynarken kaydediyor ne yapacağını ve bunu nasıl yapacağını açıklıyor. | TED | وبالتالي، ما قام به هو لعب هذه اللعبة، وسجلها، وهو يفسر ما الذي يقوم به، ولماذا. |
| Hatta, işte oyun oynarken görüldüğümüz zaman suçlu hissediyoruz. | TED | حتى إننا نشعر بالذنب إذا شوهدنا نلعب أثناء العمل. |
| Onunla oynarken neler öğreneceğini kestiremezsiniz. Bilirsiniz işte, kendi istedikleri gibi ateşle oynamalarına izin verin. | TED | انتم لا تتصورون مدى ما يمكنهم تعلمه من اللعب بها تعلمون دعوهم يتسلون وفق شروطهم وثقوا بي |
| Lanet olsun! Geçen hafta çember oynarken bir yerim çıkmış olmalı. | Open Subtitles | اللعنة ، لابد أنني سحبتُ شيئاً بينما كنت العب الاسبوع الماضي |
| Bilardo oynarken ıstakanın kolay kayması için, tebeşirlemiştin. | Open Subtitles | وضعت طباشيراً هناك عندما لعبت بيليارود ، لتخفيف توترك |
| Basket oynarken seni izlemeye gelebilir miyim? | Open Subtitles | ماذا تقولين لو جئت ورأيتك تلعبين في وقت ما |
| Farklı bir ırktan biriyle dama oynarken yakalandığınızda hapse gidebilirdiniz. | TED | قد تتعرض للسجن إذا تم الإمساك بك متلبساً بلعب الشطرنج مع شخص من عِرق مختلف. |
| Şimdiyse, sizi gerçek hayatta hastaca bir flört oyunu oynarken buluyorum. | Open Subtitles | و الان عرفت بأنكم تلعبون لعبة سيئة، المواعدة في الحياة الواقعية؟ |
| Çocukluğumuzda burada oynarken sessiz olmamız gerekiyordu. | Open Subtitles | و عندما كنت طفلاً كان علينا ألا نحدث ضوضاء اذا لعبنا بالقرب من هنا |
| Öyleyse, sen profesörlük oynarken Zehir'i bulmak bize mi kalıyor? | Open Subtitles | إذاً , أثناء لعبك دور الأستاذ ستكون مهمتنا إيجاد فانم؟ |
| Birisi, siyah ve beyaz insanı kasaba meydanında dama oynarken görmüş olmalı. | TED | من المؤكد أن أحد الأشخاص شاهد رجلًا أسودًا وآخر أبيضًا يلعبان الشطرنج مع شخص في إحدى ساحات المدينة. |