| Okulda futbol oynuyormuş ve 100 metrenin altında rekoru varmış. | Open Subtitles | يلعب كــرة القدم فــي الكليـــة و سجـل إقليمـي حافـل بالإنتصـارات |
| Bir gün, bana dendi ki, ve kendim de gördüm Kışlaya gelmiş ve kart oynuyormuş Bu esnada, yanına gelen biri silahını boşaltmış | TED | يوماً قالوا لي، وتأكدت من ذلك، أنه كان يلعب الورق في الثكنة، وأن شخصاً دخل وأفرغ سلاحه، |
| Bazen aralıksız 15,20 saat oynuyormuş, tek başına. | Open Subtitles | يلعب أحياناً 15 أو 20 ساعة في المرة الواحدة , هو ضد الكازينو |
| En başından beri benimle oynuyormuş, ama sonunda çok büyük bir hata yaptı. | Open Subtitles | كل الوقت. كانت تلعب بي لكنها في النهاية إرتكبت أكبر أخطائها |
| Bizimle en başından beri oynuyormuş. | Open Subtitles | كان يتلاعب بنا من الاول الوشم ليس فقط توقيعه |
| Girişte oynuyormuş. Adamı çok yakından görmüş. | Open Subtitles | كان يلعب تحت الشرفه يقول انه رأى الرجل بشكل جيد جدا |
| Sadece bu raketle oynuyormuş. | Open Subtitles | بالواقع، إنه المضرب الوحيد الذي يلعب به. |
| Tanrı'yı oynamıyormuş. Şeytanı oynuyormuş. | Open Subtitles | إنه لا يدعى الألوهية إنه يلعب دور الشيطان |
| Çocuk ebelemece oynuyormuş. | Open Subtitles | الطفل كان يلعب لعبة الملاحقة و سقط على التراب |
| O tekeri her kim bozduysa, insanların hayatıyla rus ruleti oynuyormuş. | Open Subtitles | 23راكب إضافةً للسائق أيا كان الذي عبث بتلك العجلة كان يلعب الروليت الروسية بحياة الناس |
| Ama yüzünde sıkılmış bir ifade olurdu, sanki bana iyilik olsun diye oynuyormuş gibi. | Open Subtitles | كان ذلك بالملل التعبير على وجهه , مثل كان يلعب خارج المجاملة |
| Hiç blöf yoktur, sadece hesap vardır. Sanırım Gavin poker oynuyormuş. | Open Subtitles | ان لا تفتخر بحسابات خاطئه اظن ان "كافن" كان يلعب البوكر |
| Palermo Kumarhanesi'nde Four Kings pullarıyla oynuyormuş. | Open Subtitles | لقد كان فى كازينو باليرمو , يلعب برقائق الملوك الاربعة |
| Raporlara göre, Jeremy bir arkadaşıyla oynuyormuş şakadan güreş yapıyorlarmış serbest fotoğrafçı ve gece bekçisi Tanner bir çağrı alıyor, odada onları bırakıyor. | Open Subtitles | وفقا للسجلات,جيريمي كان يلعب مع صديق كانوا يتصارعون نوعا ما عندما قام تانر مصور لحسابه الخاص |
| Oğlunun odasında Playstation oynuyormuş. | Open Subtitles | لقد كان في القبو يلعب البلاي ستيشن مع أبنه. |
| Justin'e algoritma verildiğinde çevrimiçi oyun oynuyormuş. | Open Subtitles | لقد كان يلعب على الانترنت عندما تم اعطاء اللوغرتمات لجاستن |
| İşe yaradığını sanmıştık ama Mara bizimle oyun oynuyormuş. | Open Subtitles | كنا نظن انه كذلك ولكن مارا كانت تلعب معنا |
| Çocuğuyla oynuyormuş ve aklına ani bir fikir gelmiş. | Open Subtitles | كانت تلعب مع طفلها,وجاءتها الفكرة |
| Başından beri benimle oynuyormuş. | Open Subtitles | لقد كان يتلاعب بي طوال هذا الوقت |
| Polis olmasa da hala dedektifi oynuyormuş. | Open Subtitles | برغم أنها استقالت من الشرطة، إلّا أنها ما زالت تلعب دور المحققة. |
| The Omen açık hava sinemasında oynuyormuş. | Open Subtitles | فلم نذير النحس سيعرض على طريقه الدرايف (هي شاشه كبيره يقفون عندها السيارات ويعرضون الفلم ويشاهدونه وكل شخص على سيارته) |
| Alarm çalmaya başlamadan önce hayalarıyla oynuyormuş. | Open Subtitles | هو كَانَ يَلْعبُ سحبَ جيبِ فقط قَبْلَ أَنْ ذَهبتْ أجراسَ الإنذار كُلّ طاقتهاَ. |
| GDD başından beri bizimle oynuyormuş. | Open Subtitles | إداره الدفاع كانت تتلاعب بنا طوال الوقت |
| - Sadece oynuyormuş! - Ben seninle oynamıyorum! | Open Subtitles | ـ يمزح فقط ـ أنا لا أمزح معك |