| Bu temizleme işi esasen palmiye tarlalarına yer açmak için yapılmıştı. | TED | تم إجراء هذه الإزالة لإتاحة المجال لزرع أشجار النخيل بالدرجة الأولى. |
| Daha önce belirttiğim gibi, palmiye yağı birçok ürünün yapımında kullanılıyor. | TED | وكما ذكرت سابقا، يستخدم زيت النخيل في صناعة العديد من المنتجات. |
| Bu arada, palmiye yağı binlerce yiyecek ürününde bulunuyor. Her gün yiyoruz. | TED | بالمناسبة، يُدرجُ زيت النخيل في آلالاف من المنتوجات الغذائية التي نتناولها يوميًا. |
| Batılı ülkelere biyoyakıt sağlamak, özellikle palmiye yağı, için orman tahribatı bu problemlere neden olan şey. | TED | فإزالة الغابات، وخاصة نخيل الزيت، كى نوفر الوقود الحيوي للدول الغربية الذي يسبب هذه المشكلات. |
| Eğer Cargill Çin'e sadece sürdürülebilir palmiye yağı gönderirse, Çin'deki bir tane bile şirketin çalışma şeklini değiştirmemize gerek kalmayacak. | TED | لا يجب أن نغير الطريقة التي تعمل بها شركة صينية واحدة إذا تمكننا من جعل كارغيل ترسل زيت نخيل مستدام فقط إلى الصين. |
| palmiye ağaçlı bir tane kalmıştı. | Open Subtitles | قصميك كان آخر قطعة تبقت به نخلة |
| Ben de Greenwich köyüne gidip resimdeki tepeyi aradım. Fakat tepeyi bulamadım. palmiye ağacını da bulamadım. | TED | و أذهب إلى قرنيش فيلج لأبحث عن هذه التلة. و لا أجدها. ولم أجد حتى هذه النخلة. |
| ..ayışığında, tropikal bir kıyıda dururken.. ..üstümüzde palmiye ağaçları hışırdarken. | Open Subtitles | واقفين على شاطيء استوائي تحت ضوء القمر تحفنا أشجار النخيل |
| Sonra, palmiye yapraklarından yapılmış sepetler çıkardılar. | TED | هناك وضعوا السلال المصنوعة من سعف النخيل. |
| palmiye ağaçlarının önünden geçip, garajında büyük gümüş havan topu saklı bir köşkün önünde durdular. | TED | قاده عبر أشجار النخيل وأوصله إلى منزل قديم بقاذف صواريخ فضي عملاق مخبأ في المرآب |
| Bebeklerinin uyuması için palmiye ağaçlarının altında bir parça gölge buldular, kendileriyse tetikte kalarak uyukladılar. | TED | لقد وجدوا مكانًا به ظل تحت النخيل حيث يمكن لأطفالهم النوم، بينما يغفون ولكن يظلون يقظين. |
| palmiye yağı, çok çeşitli tüketici ve sanayi mallarının üretiminde kullanılır. | TED | يدخل زيت النخيل في صناعة في صناعة العديد من المنتجات المخصصة للصناعة والأفراد. |
| Büyük ihtimalle sizin ve benim mutfak ve banyolarımızda, palmiye yağıyla yapılmış birçok eşya vardır. | TED | وغالبا ما نمتلك جميعنا العديد من المنتجات في مطابخنا أو الحمامات التي يدخل زيت النخيل في تكوينها. |
| palmiye yağı için küresel talep sürekli artıyor. | TED | يتزايدُ حاليًا الطلب العالمي لزيت النخيل. |
| Bu palmiye gruplarına doğru yürürseniz, her iki adımda bir taze su kaynaklarına rastlayabilirsiniz. | TED | إذا كان عليك المشي من خلال بساتين النخيل تلك، يمكنك شرب المياه العذبة من مكان آثار أقدامي. |
| Bulabildiğiniz kadar çok palmiye gövdesi toplayın ve salın olduğu alana getirin. | Open Subtitles | أحضروا أي خشب نخيل تجدونه. كلما كان أطول كلما كان أفضل. |
| O pencereden ilk defa bir palmiye görmüştüm, iki metre yoktu aramızda ama dalları siyahımsıydı. | Open Subtitles | خلال هذه النافذة رأيت أول شجرة نخيل ليست على بعد ستة أقدام ولكن النخلة كانت سوداء في جذوعها |
| palmiye ağacı şeyini kırmak istememiştim. | Open Subtitles | لم أقصد كسر طبق الزجاجي المرسوم عليه نخيل |
| İsimsiz bir bayan, sahilde palmiye ağacının altında, sahipsiz ve ölü şekilde bulundu. | Open Subtitles | أي ظبية جين وَجدتْ غير مطلوبةَ وميتةَ تحت a نخلة في الشاطئِ. |
| Yirmi dokuz Palmiye* Çeviri: Fraghera | Open Subtitles | "تونتي ناين بالم" "تسعة وعشرون نخلة" |
| Bir keresinde Endonezya'daki Sumatra Adası'nın üstünden uçma fırsatım olmuştu ve kendi gözlerimle palmiye yağı fidanlıkları için yok edilen ormanları gördüm. | TED | سنحت لي الفرصة لأسافر إلى جزيزة سومطرة الأندونيسية، ورأيتُ بأم عينيّ إزالة الغابات الكثيف لإتاحة المكان لمزارع زيت النخل. |