| Bu parıltılı saati alıp başınıza çalın! | Open Subtitles | لذا يمكنكم اخذ هذه الساعة البراقة والاحتفاظ بها |
| O çantadaki şu minik, parıltılı işleri diyoruz. | Open Subtitles | هذه التسيبات الصغيرة البراقة في تلك الحقيبة |
| - Senin parıltılı ifadeni kontrol etmemi istedi. | Open Subtitles | من رسومات تعابير الوجه اللامعة خاصتكِ |
| - Onu parıltılı kalemlerin olduğu kutunun yanına koyun. | Open Subtitles | - اللامعة الأقلام صندوق جانب إلى ضعاها |
| Karnımdaki piercingden kuyruk sokumuna kadar giden parıltılı bir zincir... | Open Subtitles | مستخدمة سلسلة لامعة تسير من سرة بطني الى ذيلي |
| Sonra göbeğini parıltılı değneğimle yedi kez ovuyorum. | Open Subtitles | ثم افرك بطنه سبع مرات بعصي لامعة |
| O çok parıltılı. Bayram gibi görünüyor. | Open Subtitles | إمها متألقة للغاية يبدو أنها في عطلة |
| Dışarıda çok ışık var. Çok parıltılı. Çok parlıyor. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأضواء براقة للغاية،مضيئة للغاية |
| Hayır, bu parıltılı cep telefonu hikayeni inanılır kılıyor. | Open Subtitles | لا، طرازات الهاتف الخلوي البراقة هذه تجعل قصتك مقبولة. |
| Pek sayılmaz. Biz sadece aynı o bilezik gibi parlak ve parıltılı eşyaları severiz. | Open Subtitles | ليس تحديداً، إنما تستهوينا الأشياء البراقة كذلك السوار |
| Şimdi de sen parıltılı göz şeyini yapıyorsun. | Open Subtitles | الآن أنت تستخدم الأعين البراقة. |
| parıltılı gözler falan. | Open Subtitles | الأعين البراقة تلك. |
| - Kızlar parıltılı şeyleri sever. | Open Subtitles | الفتيات تُحب الأشياء اللامعة |
| Ve Drake... Şehrin parıltılı mücevheri. | Open Subtitles | والـ"درايك" جوهرته اللامعة |
| - Evet. O çok parıltılı. | Open Subtitles | أجل،إنها متألقة جداً |
| Çok parıltılı. | Open Subtitles | إنها متألقة جداً |
| Bunlardan bir tane de bende var tek farkı benimkinin parıltılı bir rozetle birlikte veriliyor oluşu. | Open Subtitles | لدي واحدة من هذه شخصيا, باستثناء أن خاصتي تأتي مع شارة فعلا براقة. |
| Dördüncü koridorda parıltılı çubuk var. | Open Subtitles | الممر الرابع به ملصقات براقة |