| Öyle hemen pes edemezsin. Ben pes eden tiplerdenim, ama henüz Pes etmek niyetinde değilim. | Open Subtitles | لا يمكنك الإستسلام بسهولة أنا إستسلامية بطبعي لكنني لم أستسلم بعد |
| Bu şehirdeki suçlular birçok kötülükten sorumlu olabilirler ama bunlar arasında Pes etmek yok. | Open Subtitles | كلا، مجرموا هذه المدينة قد يكونون مذنبين بأشياء عدّة، لكنّ الإستسلام ليس منها. |
| "Bu soğuk Pes etmek üzereyken kalmamın tek nedeni sendin ve şimdiyse senin içtenliğin başka biri kucaklanıyor." | Open Subtitles | أنتِ سبب بقائي، وأنا التي كنت على وشك الاستسلام في هذا المكان البارد والآن دفئكِ حضن أحداً آخر |
| Pes etmek üzereydim ve sonra karşıma çıktı, kozasından çıkmaya hazır güzel bir kelebek. | Open Subtitles | كنت على وشك الاستسلام و بعدها كانت هناك هذه الفراشة داخل شرنقتها جاهزة للخروج |
| Bir kere caydın mı Pes etmek kolay olur. | Open Subtitles | ،عندما تحدث العثرات إنه من السهل فقط أن تستسلم |
| Bir kişi söyle. - Sırf işler karmaşık diye Pes etmek kaçmak ve hepimizi geride bırakmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | فقط لأنّ الأمور أصبحت معقدة، لا يعني أن تستسلم أو |
| Evet, çok sıkı çalışmam gerekti ama acı çektiğimde ve Pes etmek istediğimde bile bana izin vermedi. | Open Subtitles | لقد كان الكثير من العمل الشاق لكن حتى عندما كنت أتألم وأردت أن أستسلم لم تسمح لي |
| Bu dunyanın her yerinde boyle. En iyisi Pes etmek. | Open Subtitles | ويحدث هذا في كل مكان تعتمد على من يستسلم أولا |
| Bang Shil... Pes etmek yok! | Open Subtitles | بانغ شيل.. فايتينغ |
| Pes etmek istemenin bir nedeni olmalı. | Open Subtitles | لابدَ بأن يكونَ لديكَ سبباً ما لحثكَ على الإستسلام |
| Ben de Pes etmek üzereydim. | Open Subtitles | لقد أعتقدتُ اني وأخيراً أستطيع الإستسلام. |
| Pes etmek ona göre değildi. | Open Subtitles | .لأنك لا تستطيع الإستسلام ببساطة |
| Ji Soo Yun'un kitabında "Pes etmek" diye bir şey yazmadığını bilmiyor musun? | Open Subtitles | الا تعلم بأن " الإستسلام " عبارة ليست في قاموس جا سوو يون ؟ |
| Dostum, oyle hemen Pes etmek yok. | Open Subtitles | آأيمكننا أن نذهب؟ ياصاح لا يمكننا الاستسلام بعد |
| Çünkü benim aklıma gelen tek çözüm Pes etmek. | Open Subtitles | لأنّ الحل الوحيد الّذي أستطيع التفكير به هو الاستسلام |
| Fikir üretmek zorken Pes etmek kolay olduğundan. | Open Subtitles | لأنه من الصعب أن تحظى بالأفكار ومن السهل أن تستسلم. |
| "Hayır" derlerse Pes etmek zorunda kalırsın, oğlum. | Open Subtitles | ...و إذا رفضوا يجب أن تستسلم يا بني |
| Ne zaman "Bu çok zor, Pes etmek istiyorum" diye düşünsem buna bakıyorum. | Open Subtitles | كلما أفكر إنه "الوضع صعب، أريد أن أستسلم" أنظر الى هذه |
| Herşey zor olduğunda,Pes etmek istedim. | Open Subtitles | كنت فقط أريد أن أستسلم |
| Bu dünyanın her yerinde böyle. En iyisi Pes etmek. | Open Subtitles | ويحدث هذا في كل مكان تعتمد على من يستسلم أولا |
| Can çıkana kadar Pes etmek yok. Zaten canım çıkarsa, geçmiş olsun. | Open Subtitles | يجب ألا يستسلم المرء أبدا، إلا بعد الموت |
| - Başkan Joo... Pes etmek yok! | Open Subtitles | ايها الرئيس... فايتينغ |