| Çantamı restoranda bıraktığımı sandım. Aramak için geri döndüm, ama orada yoktu. | Open Subtitles | ، ظننت أول الأمر أني تركتها بالمطعم لكن عندما عدت لأبحث عنها ، لم أجدها |
| Böylesi daha uygun. Adamların hepsi restoranda yaşıyor. | Open Subtitles | بينما العاملون يعيشون بالمطعم أنه ملائم أكثر لهم |
| Hiç kendinizi bir restoranda gereksizce tekrar tekrar sadece bunu yaparken buldunuz mu? | TED | هل صادف وأن وجدتم أنفسكم بمطعم ساهون وأنتم تقومون بهذه الحركة مرارا وتكرارا؟ |
| Mesela ben bir çok restoranda diva olarak kabul edilirim. | Open Subtitles | أنا بنفسي إعتبرت شرسة قليلاً في العديد من المطاعم المحلية |
| Oyalanacak fazla zamanım yok. Tam zamanında restoranda olmalıyım. | Open Subtitles | لا يوجد لدي الوقت الكافي يجب علي الذهاب للمطعم |
| restoranda çalışan eski Direnişçi arkadaşların, dün seni serbest bırakan polise küfür ettiler. | Open Subtitles | أصدقائك القدامى ف المقاومه الذين يعملون فى المطعم لقد أطلقوا على البوليس أسماء مخيفه عندما تَركوك تَذْهبُ أمس |
| Hiç şüphesiz, bunu restoranda anlamıştım. | Open Subtitles | لا شك في ذلك يا أخي. لقد لاحظت ذلك حين كنا بالمطعم. |
| Biliyorum, fakat bunu burada konuşamayız. Akşam restoranda konuşalım olur mu? | Open Subtitles | أعلم ، لكننا لا يمكن أن نتحدث هنا سنتحدث مساء بالمطعم ، إتفقنا ؟ |
| Saat 11:30'da restoranda buluşacaktık. | Open Subtitles | كان يفترض بنا اللقاء الساعة 11,30 بالمطعم |
| Sadece faturalarım birazcık boyumu aştı çünkü restoranda mesaimi kıstılar ve arabam bozuldu. | Open Subtitles | لأنهم قد خفضوا من ساعات عملي بالمطعم وسيارتي تعطلت |
| Bütün günümü restoranda çalışarak harcadım. Umarım benim bu pisliği temizlememi beklemiyorsunuz. | Open Subtitles | لقد قضيتُ النهار بطوله أنظّف ماخلّفه الناس بطاولاتهم بالمطعم ولا أحسبكِ تخالينني أن أنظّف هاته الفوضى. |
| Selamlar. restoranda beni ektiğiniz için sağ olun. | Open Subtitles | مرحباً يا رفاق، شكراً لأنكم تركتموني بمفردي بالمطعم. |
| Bir zamanlar ki çok uzun zaman önce değil, Bir arkadaşımla restoranda oturuyorduk, sipariş verecektim | TED | كان يا ما كان، ليس بقديم الزمان، أنا وصديقتي جالستان بمطعم نطلب الطعام. |
| Ben hep böyle, çok kişiye göre yemek yaparım, çünkü yemek yapmayı büyük bir restoranda öğrendim. | Open Subtitles | دائمًا ما أطهو وجبات كبيرّة، لأنني تعلمتُ الطهو بمطعم كبير. |
| Restoranlar restoranda çalışan işçiye daha çok para verdiğinde, onlarda restoranda yiyebiliyorlar ve bu restoran işletmesi için kötü bir şey değil. | TED | عندما تدفع المطاعم للعاملين ما يكفي لدرجة تجعلهم يتحملون الأكل بالمطاعم هذا ليس سيء بالنسبة لأعمال المطاعم. |
| Sokakta, metroda, restoranda karşılaşmamızın daha uygun olacağını düşündüm. | Open Subtitles | أوه ، لقد ظننت أننى سأكون بخير إذا تقابلنا في الشارع، في مترو الأنفاق في أحد المطاعم |
| Unutma saat 12:00'ye kadar restoranda olmalıyım? | Open Subtitles | تذكر علي أن أعود للمطعم عند الساعة الثانية عشرة |
| Keşfedilebilirsin, bir restoranda mesela. | Open Subtitles | أتعلمين ربما يكتشف أمرك؟ كما فى المطعم اعدى نفسك |
| Ama restoranda olanlar hakkında gerçekten konuşmak istiyorum. | Open Subtitles | لَكنِّي أُريدُ التَحَدُّث عن الذي حَدثَ في المطعمِ. |
| Geride durup restoranda ona yardım etmeyi seçtim. | Open Subtitles | لقد أخترت البقاء في الخلف و مساعدته في مطعمه |
| Sen bu görünüşünle ve kibarlığınla, şık bir restoranda ya da lüks bir otelde çalışmalıydın. | Open Subtitles | رجلٌ بمظهرك الأنيق و سحرك لابد و أن يعمل في مطعمٍ فاخر أو في فندق فخم |
| Az önce tanıştığım bir kadınla oturmuş en beğendiğim restoranda yemek yiyorum. | Open Subtitles | انا اجلس هنا مع امراءة جميلة قابلتها لتو تأكل معي في مطعمي المفضل |
| Çalıştığı restoranda kızı görmeye gelen birçok hayranı olduğunu da biliyorum. | Open Subtitles | وكانوا ياتون الى المطعم حيث كانت تعمل كانت معروفة جدا |
| Ermenistanlı harika rock grubu The Bambir'den Tiflis, Gürcistan'da bir restoranda çalan yöresel şarkılara. | TED | من البامبير و هي فرقة روك شهيرة بأرمينيا إلى الأغاني التقليدية في إحدى مطاعم تابيليسي بجورجيا |
| Üstelik, portatif sauna bölümü olan bir restoranda bulamayız. | Open Subtitles | وأيضاً، لن تجدي مطعماً يملك قسماً لحمامات البخار. |
| Yayıncım, kitabım için bir yemek düzenlemem için bana yalvarıyor. Senin restoranda imza günü yapabilirim böylece orası, sonunda dolup taşar. | Open Subtitles | كان الناشر يرجوني للقيام بحفل محلية لأجل كتابي، يمكنني التوقيع على الكتاب في مطعمك |
| İğrenç kokan restoranda yemek kalitesini artırmaya çalışmakla aynı şey. | TED | هذا يشبه محاولة تحسين الطعام في مطعم له رائحة كريهة |
| Güzel bir restoranda kurbağa gösteremezsin. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تأتي بضفدع إلى مطعم بهذا الشكل. |