| İstilacı ordular ve toplu yıkım söylentileri histeriye dayanmaktadır ve kesin olarak yanlıştırlar. | Open Subtitles | الشائعات عن الجيوش الغازية والدمار الشامل اللتي تستند على الهستيريا ، هي كاذبة تماما. |
| Konsolos bu aralar çok yoğun da, şu işgal söylentileri yüzünden. | Open Subtitles | حسنا، القنصل مشغول جدا في الوقت الحالي مع كل هذه الشائعات عن الغزو. أى شائعات عن الغزو ؟ |
| Şimdi bile doğumunun söylentileri var. Eğer bu Aella'ya ulaşırsa... | Open Subtitles | هناك شائعات حول مولده ,اذا استطاعوا الوصول لأيللا |
| Belirtilen düzmece söylentileri gerçekmiş gibi yayarak reytinginizi arttıracağınızı mı sanıyorsunuz? | Open Subtitles | ذكر الإشاعات المزيفة كأنها حقيقة للحصول علىنسبه مشاهدة يعتبر تضليل للمشاهدين |
| Söylentiler. söylentileri duydum, ama hiçbiri doğrudan bu konu hakkında değildi. | Open Subtitles | لقد سمعت إشاعات كثيرة ولكن لم أكن ألمسها على الواقع |
| Birkaç gün içinde, milyon dolarlık sahte bilgisayar çiplerini gümrükten geçireceği söylentileri var. | Open Subtitles | في الحقيقة هناك إشاعة بأنه يهرب شحنة بحرية من رقائق الكمبيوتر المزيفة تساوي ملايين الدولارات خلال أيام قليلة |
| Lennon ölmeden önce sahne alacakları söylentileri varmış. | Open Subtitles | كان هناك اشاعة انهم سوف يقيمون حفل هنا قبل موت لينون |
| Asıl merak uyandıransa üçüncü bir freskin var olduğu söylentileri. | Open Subtitles | والشيء المثير للفضول انه يشاع ان هناك لوحه جداريه ثالثه |
| Baylar, kurumuma yöneltilmiş tüm suçlama ve söylentileri reddediyorum. | Open Subtitles | يا سادة انا انكر كل هذه الشائعات و الادعاءات حول منظمتى. |
| Fiziksel ve psikolojik işkence söylentileri, bu bekleyişi daha da acı verici kılıyor. | Open Subtitles | الشائعات حول التعذيب البدني و الذهني جعلت الإنتظار أكثر إيلاما |
| Güçlükler karşısında ya da güçlük söylentileri... kötü şans veya kaderin cilvesi karşısında... nasıl davrandığınızı öğreneceksiniz. | Open Subtitles | وكيف ستتعاملون مع المحن أو الشائعات حول المحن أو الحظ العاثر أو تبدل الحال |
| Bay Shibuya, bay Murano ve sizin aranızda bir aşk üçgeni olduğu söylentileri doğru mu? | Open Subtitles | وهناك شائعات عن مثلث الحب بين لكم، السيد شيبويا، والسيد مورانو وإننا |
| İlgim olduğu söylentileri daha çok bilet sattıracaksa, ne güzel. | Open Subtitles | ولو كانت شائعات مشاركتي فيه تزيد من مبيعاته فإنه أمر جيد |
| Hiçbir şey bulamadıysak bile, en azından söylentileri asılsız çıkarırız. | Open Subtitles | إذا حصلنا على شىء عدا ذلك على الأقل كنا سنروج بعض الإشاعات |
| Egemenliğin yıkıldığı söylentileri ve korkusu bütün ülkeyi baştanbaşa dolaşıyordu. | Open Subtitles | اكتسحت الإشاعات والإضطهادات جميع أنحاء البلاد خاصة من الضعفاء |
| Şimdi bazı söylentileri bertaraf edeyim de, gerçekleri çürütmesin. | Open Subtitles | الآن، دعوني أبدد بعض الإشاعات لكي لا تتحول لحقائق |
| Geçtiğimiz birkaç saat içinde, Birçok şey oldu ancak nükleer saldırı söylentileri ya da 3. dünya savaşının başladığı tamamen yanlış. | Open Subtitles | فى الساعات القليلة الماضية , حدثت أشياء كثيرة ولكن إشاعات عن هجمات نووية وحرب عالمية ثالثة كلها غير حقيقية |
| Geçtiğimiz yıllarda burada, yatırım söylentileri yüzünden arazi fiyatları hayli yükseldi. | Open Subtitles | في السنوات القليلة الماضية ارتفعت أسعار الأراضي، بسبب إشاعات التنمية، ومع هذا التزايد في السكان، |
| Norman çok özel bir konuğun da yemek bağışı kampanyası için orada bulunacağı söylentileri doğru mu? | Open Subtitles | نورمان، هل هناك أي الحقيقة إلى إشاعة أن ضيف خاص جدا هو ستعمل أن يجعل مظهر في محرك الأقراص الطعام؟ |
| Lennon ölmeden önce sahne alacakları söylentileri varmış. | Open Subtitles | كان هناك اشاعة انهم سوف يقيمون حفل هنا قبل موت لينون |
| Ailesinin Avrupa ve Ortadoğu'da kurduğu yasal şirk etlerin dünya çapındaki suç faaliyetleri için paravan olduğu söylentileri var. | Open Subtitles | الصفقات الإستثمارية للعائلة في أوروبا و الشرق الأوسط يشاع أنها مجرد واجهة للأعمال الإجرامية حول العالم |
| Dışarıda başka bir kemirgen var, korkunç söylentileri yayıyor ve e-mailleri hackliyor. | Open Subtitles | هناك فأر آخر خرج ويقوم بنشر اشاعات رهيبه ويسرق الرسائل |
| O siyah küre ve içinde bulunduğu oda hakkındaki söylentileri? | Open Subtitles | الإشاعة بخصوص تلك الكرة السوداء والغرفة التي تحتويها؟ |
| Tütün araştırma merkezimize, ...bu söylentileri durdurmaları için ödemeyi bile yaptık. | Open Subtitles | لقد عثرنا على مركز ابحاث مخصص لمتابعة التبغ لمحو هذه الاشاعات |
| Bazı söylentileri bildirmem gerektiği için üzgünüm efendim. | Open Subtitles | سيّدي القبطان، يؤسفني أن أبلغك بشائعات تسري بين الطاقم |
| Rahibelerin ve Aziz Agatha'nın demir haçla şeytan çıkarmaya çalıştığı söylentileri dolaşıyor. | Open Subtitles | كانت ظهرت عليهن أشاعة أستخدام الصليب الملتهب. |
| Vatandaşlarla dürüst bilgiler paylaşılırdı ve böylece Çin'de sosyal medyada yayılan o çılgınca söylentileri görmezdik. | TED | لو أنهم أطلعوا مواطنيهم على حقائق موثوقة لَمَا شاهدنا هذه الإشاعات المجنونة تنتشر على مواقع التواصل الاجتماعي في الصين. |
| Yaklaşık olarak saat 10:00'da, kaçırılan bir uçağın yere inmekte olduğu söylentileri arasında, Cleveland Hopkins Havaalanı boşaltıldı. | Open Subtitles | تقريبا فى الـ 10 صباحا، تم إخلاء مطار كليفيلند هوبكنز وسط أشاعات بأن طائرة مخطوفة ستهبط فيه |
| Silah bırakma söylentileri ortalıkta dolaşıyordu. | Open Subtitles | الأشاعات كانت تتناثر حول سقوط مبكر للمدينه |