| Sanırım onu son canlı gören kişinin siz olduğunu söyleyebiliriz. | Open Subtitles | أعتقد يمكن أن نقول بأنك كنت آخر واحد شاهده حيّاً. |
| Uyuşturucu için oldukça küçük ama rehine için daha uygun olduğunu söyleyebiliriz. | Open Subtitles | صغيرة لإيصال الحمولة لكن فقط الحجم المنايب دعنا نقول لأجل نقل الرهائن |
| Şimdi, Lesterland'deki demokrasi hakkında ne söyleyebiliriz? | TED | والآن ماذا نستطيع أن نقول عن الديمقراطية في لسترلاند؟ |
| Ya da balyozun sivri uçlu çekiçten daha iyi olduğunu nasıl söyleyebiliriz? | TED | كيف يمكنك القول أن المطرقة الكبيرة أفضل من المطرقة ذات الكرة ؟ |
| Bence, bu soruşturmanın bazı sıkıntıları su yüzüne çıkaracağını söyleyebiliriz. | Open Subtitles | أعتقد أنّه من العدل القول أنّ هذه القضيّة ستجلب مشاكل، |
| Onlara, nihayet burada barışın sağlandığını söyleyebiliriz. | Open Subtitles | . نستطيع ان نخبرهم بأن السلام وقع بهذا المكان |
| Jonny küçükken başladı, ve o ilk bançoya başladı, gözleri kapalı, arkasında çalıyordu, ve söyleyebiliriz ki o uyuyor gibi gözüküyordu. | TED | أنها بدأت عندما كان جوني صغيراً، وبدأ أولاً بالبانجو، وكان يلعب على ظهره وعينيه مغلقة، وكنا نقول أنه يبدوا نائماً. |
| Sanırım hayatlarımızı dünya ekonomik yapısına borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا أن نقول بأننا ندين بحياتنا إلى الوضع الاقتصادي الراهن |
| Böylece onun Bay Fisher'in, efendim, stüdyo turu bileti olduğunu söyleyebiliriz. | Open Subtitles | لذا يمكننا نقول أنها تذكرته إلى جولة الاستديو |
| Herhalde, bu kişinin kin dolu olduğunu söyleyebiliriz. | Open Subtitles | على أية حال، لا خطر في أن نقول يحمل هذا الرجل حقدا. |
| Tamam, bilirsin, biz de senin... onları tasarladığını söyleyebiliriz. | Open Subtitles | حسن، تعلمين، نستطيع أن نقول أنك كنت المصممة |
| Belki, gribe karşı verilen ilacın bir yan etki gösterdiğini söyleyebiliriz. | Open Subtitles | ربما يمكننا أن نقول بأنه كان رد فعل عقار هستيرى لاصابته بالإنفلونزا |
| Kız kardeşimin kanseri buna çok iyi bir örnek, kalp hastalığı için de bunu söyleyebiliriz. | TED | قصة إصابة أختي بالسرطان هي مثال رائع، ويمكننا القول نفس الشيء عن أمراض القلب. |
| Peki hastalıklarla bağlantılı olan bu mikrobik farklılıkların bir sebep ya da sonuç olup olmadıklarını nasıl söyleyebiliriz ? | TED | لكن كيف يمكننا القول اذا ما كانت هذه الاختلافات المايكروبية المرتبطة بالمرض هي سبب او نتيجة ؟ |
| Bu durumda Grand Crossing'in bugün olduğundan farklı bir hale dönüşme sürecine şimdiden girdiğini söyleyebiliriz. | TED | لذا فمن المعقول القول بأن غراند كروسينغ بالفعل هي في مرحلة التغير إلى شيء مختلف عما هي عليه اليوم. |
| Umarım merhametli olduğumuzu, sesimizi yükselttiğimizi ve bir nesil olarak, şiddeti durdurmak için harekete geçtiğimizi söyleyebiliriz. | TED | إني آمل أن يمكننا القول : لقد تعاطفنا معهم ورفعنا صوتنا، و كجيل، تحرّكنا لجعل العنف يتوقف. |
| Bu yüzden eşkenar üçgenin kendi merkezi etrafında 120 derece döndürülmesiyle simetrik hâle geldiğini söyleyebiliriz. | TED | إذا يمكننا القول أن المثلث متساوي الساقين متناظر فيما يتعلق بدورانه حول مركزه بمقدار 120 درجة. |
| O zaman, Polisler gelirse Onlara birayı senin aldığını söyleyebiliriz. | Open Subtitles | إذاً لو جائت الشرطة نخبرهم فقط أنك اشتريت البيرة |
| Ay'ı da gördük. Nasıl göründüğünü söyleyebiliriz! | Open Subtitles | رأينا القمر أيضاً ويمكننا أن نخبرك كيف يبدو |
| Olanlar açığa çıktığında, ki kesinlike çıkacak ona iki şey söyleyebiliriz. | Open Subtitles | و عندما سيظهر هذا الأمر و إنهُ سيظهر بالتأكيد يمكننا أن نخبرها بشيء من إثنين |
| Annene hepsini yediğimizi söyleyebiliriz. | Open Subtitles | سنخبر أمّك بأننا قمنا بأكلها كاملة |
| Endişelenme. Eğer Ian bizi aldatmaya kalkarsa, FBI'ı arayıp nerede olduğunuzu söyleyebiliriz. | Open Subtitles | إذا حاول إين خيانتنا , يمكننا الإتصال بالإف بي آي ونخبرهم بالضبط أين أنت |
| Paneldeki kamera görüntüsüne bakarak söyleyebiliriz ki pusuya düşürülmüş. | Open Subtitles | أفضل مانستطيع قوله من المشاهد المصورة في كاميرة اللوحات أنه قد نصب له كمين. |
| İnsanlara o şekilde yaptığımızı söyleyebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا دوماً اخبار الناس بأن هكذا قمنا بقطعها |
| Onun Kuzey Dakota'daki kuzenimin çocugu oldugunu söyleyebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا قول إنه طفل أبن عمى من شمال داكوتا |
| Haydi evime gidelim. Çin yemeği söyleyebiliriz. Ben ısmarlarım. | Open Subtitles | لنعود لمنزلي، يمكننا أن نطلب موشو" طعام صيني، أنا سأدفع" |
| Böylece ne olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz. | Open Subtitles | و نحصل على صورة أكبر و نكون قادرين على قول شيء في هذا الأمر |
| Sanırım insan ırkına katıldıklarını söyleyebiliriz. | Open Subtitles | أعتقد بأمكانك أن تقول أنهم قد أنضموا إلي الجنس البشري |
| Bir başka şey de eğer karbon temelli olmayan bir yaşam yaratabilirsek, belki NASA'ya neye bakılması gerektiğini söyleyebiliriz. | TED | والأمر الآخر هو أننا لو تمكنّا من صنع حياة غير قائمة على الكربون، فربما يمكننا أن نخبر ناسا ما الذى ينبغى البحث عنه. |