| Şerif yardımcısı Aaron Kilner'dı ve onların arasına sızmıştı. | Open Subtitles | ولكنه بالفعل كان الضابط أيرين كيلنر وكان قد اخترق المجموعة |
| Ondan en son haber aldığımda Berlin'deki bir terör hücresine sızmıştı. | Open Subtitles | آخر مرة سمعت منه، أنه اخترق (خلية إرهابية هنا في (برلين |
| - Konuşmalarımıza sızmıştı. | Open Subtitles | ألم تراه؟ - لقد اخترق اتصالاتنا - |
| O da bütün zaman boyunca sızmıştı. Bir şey bilmiyor. | Open Subtitles | وهو كان ثملاً، مغمى عليه طوال الوقت ولا يعلم أي شئ |
| Bu arada şu kutuyu buldum yatağın üstünde Dyson'ın yanındaydı, o da sızmıştı. | Open Subtitles | على الفراش قرب دايسون مغمى عليه كلية |
| Kurban adamlarımızdan biri. Berlin'deki bir terör hücresine sızmıştı. | Open Subtitles | الضحية واحدٌ منا اخترق خلية إرهابية هنا في (برلين) |