| Peki o ölümcül çıngıraklı yılan ne olacak? Askerlerden saklanırken gördüğünüz. | Open Subtitles | وماذا عن تلك الافعى القاتلة وانت مختبئة من الجنود ؟ |
| İnsanların bihaber olduğu bir dünyaya ait olduğumu öğrenmek için saklanırken bir şeyler arıyordum. | Open Subtitles | أبحث و أنا مختبئة. لأجد نفسى منتمية لعالم لايعرفه البشر. |
| Bu ödleği cesetlerin altında saklanırken buldum. | Open Subtitles | وجدت هذا الجبان الصغير مختبئاً أسفل كومة من الجثث |
| "saklanırken aksırma, yalan söylerken gülme ve asla ve asla gelinliği, arabası veya köpeği çalınmış bayanların parasını alma." | Open Subtitles | لا تعطس عندما تختبئ ولا تبتسم عندما تكذب وتحت اى ظرف لا تاخذ مال من امراة فقدت كلبها او فستان زفافها او عربتها |
| Bu satırları şu an saklanırken yazıyorum, ve bir an önce söylemek istiyorum ki, şu an yazdığım her şey gerçektir çünkü biliyorum ki, ileride baskı zoruyla bunun aksini söylemek durumunda kalacağım. | Open Subtitles | اكتبُ هذه الرسالة وانا مختبئ مسرع لأقول بأن كل ما اكتبه هنا هو الحقيقة وكلي علم أني سأجُبر في المستقبل لتغيير معتقداتي. |
| Tahminime göre açık denizden daire çizip geçitte saklanırken bize yaklaşacaklar. | Open Subtitles | تخميني هو أنها سوف دائرة العودة من المياه المفتوحة ويقترب من منا يختبئ في تمرير. |
| İnsanların bihaber olduğu bir dünyaya ait olduğumu öğrenmek için saklanırken bir şeyler arıyordum. | Open Subtitles | ابحث بينما انا متخفية فقط لكي اعرف انني انتمي الى عالم مخفي على البشر |
| - Dört kendi bodrumunda saklanırken bulduğumuz adamı da sayarsak. | Open Subtitles | لو حسبنا الرجل الذى عثرنا عليه مختبئا فى سردابه, |
| Biliyorsun saklanırken ben bir hırsızdım, ordu da bu işte iyi olacağımı düşündü. | Open Subtitles | تعرفين، بينما نكون مختبئين كنت لصاً لذلك إعتقد الجيش بأنني سأكون مناسباً لذلك |
| İşte burdasın. Bu adamı ormanda saklanırken bulduk. | Open Subtitles | لقد وجدنا هذا الرجل يختبىء فى الخشب |
| Noel, 1965. 6 yaşındaki kızları dolapta saklanırken kadınla adamın boğazları kopartılmış. | Open Subtitles | عيد ميلاد عام 1965, زوجان تم قطع رقبتهما بينما اختبأت ابنتهما ذات الستة أعوام في خزانة الملابس |
| Ayrıca yedi yaşındaki kızını evde kanepenin altında saklanırken bulmuşlar. | Open Subtitles | انهم وجدوا ايضا ابنته ذو سبع سنوات فى المنزل، مختبئة تحت الاريكة. |
| Almanlardan saklanırken paraşüt kumaşından yaptı. | Open Subtitles | صنعتهُ من قماش المظلاّت بينما كانت مختبئة من الألمان |
| Şey, saklanırken bulundu kendini güçlükle toparlamış, üzgün olduğu ortada ve daha önce onu gören olmamış... | Open Subtitles | عثر عليها مختبئة إنها في حال مزرية وغاضبة ولم يرها أحد من قبل |
| 25 30 yaşlarındaki beyaz saldırgan evde saklanırken görüldü. | Open Subtitles | المعتدي ، ذكر أبيض عمره يتراوح بين 24 و 30 كان مختبئاً في منزلها |
| O gün seni üniformanla saklanırken gördüğümü biliyordum. | Open Subtitles | علمت بأني قد رأيتك ذلك اليوم مختبئاً في النافذة بزيّك |
| Gözlerimizi kapatacak ve sen saklanırken 10'a kadar sayacağız. | Open Subtitles | سنغلق أعيننا ونعدّ إلى 10 بينما أنت تختبئ |
| Yıllardır kayıptım saklanırken arıyordum. | Open Subtitles | تبحث بينما تختبئ فقط اكي اكتشف انني انتمي الى عالم مخفي عن البشر |
| Neden araştırmanı burada saklanırken yapmıyorsun? | Open Subtitles | إذا لماذا لا تقوم فقط بإجراء أبحاثك بينما أنت مختبئ هنا؟ |
| Sabah da spor salonunda havlu dolabının arkasına saklanırken yakaladım. | Open Subtitles | وفي وقت سابق، ضبطته في صالة الرياضة وهو مختبئ في صناديق المناشف. |
| Herif haftalarca terk edilmiş bir havaalanında saklanırken biz de ormanda çükümüzü kovalıyor olacağız. | Open Subtitles | يختبئ في مطارٍ مهجور لعدة أسابيع ونحن هنا نطارد أنفسنا " أعضائنا" |
| İnsanların bihaber olduğu bir dünyaya ait olduğumu öğrenmek için saklanırken bir şeyler arıyordum. | Open Subtitles | ابحث بينما ان متخفية فقط لكي اعرف انني انتمي الى عالم |
| Saldırgan beyaz bir erkek 24 ila 30 yaşlarında evde saklanırken görüldü. | Open Subtitles | والشخص الذي هاجمها ذكر أبيض مابين 24 و 30 من عمره عثر عليه مختبئا بالمنزل |
| Ama bunun sonunda devamlı bağlantıda olsak bile kendimizi birbirimizden saklanırken bulabiliriz. | TED | ولكن يمكن أن ينتهي بكم الأمر مختبئين من بعضكم البعض، ورغم أننا دائمو الاتصال ببعضنا البعض. |
| Lord Janos kadın ve çocuklarla saklanırken Jon Snow liderlik ediyordu. | Open Subtitles | بينما كان اللورد "جانوس" يختبىء مع النساء والأطفال جون سنو" كان يقود" |
| Ben kamyonetin arkasında saklanırken iki kişi bundan bahsediyordu. | Open Subtitles | حين اختبأت في صندوق شاحنتهم، سمعت اثنين منهم يتكلمان عن هذا. |
| Soygun sırasında vagonun oralarda saklanırken görüldünüz. | Open Subtitles | حسنٌ، لقد شوهِدتَ مُختبئًا حول عربة النّقل أثناء السّرقة. |