| Yıllar sonra, savaşacak kimse kalmadığında düşman kapılardan elini kolunu sallayarak girdi. | Open Subtitles | وبعد عدة سنوات لم يبق أحد للقتال العدو ببساطة مشى نحو البوابات |
| Yıllar sonra, savaşacak kimse kalmayınca hısımları kapılarından elini kolunu sallayarak girmiş. | Open Subtitles | وبعد عدة سنوات لم يبق أحد للقتال العدو ببساطة مشى نحو البوابات |
| Ringe girmenizi emrediyorum. Kraliçe Lemon için savaşacak kimse yok mu? | Open Subtitles | أطالبكم بالدخول إلى الحلبة أي شخص سيقاتل من أجل قلب الملكة ليمون؟ |
| Çığlık atacak, savaşacak, uçacak sonra da ölecek. | Open Subtitles | نعم ، سترى سوف يصيح و يقاتل و يطير و بعدها سيموت |
| Gece ve gündüz yaşayanlar ve ölüler bizimle savaşacak ve hepiniz burada öleceksiniz." | Open Subtitles | بين الحي و الميت ستقاتل هنا أو ستموت هنا |
| Sadece Kraliçenin onuru için değil kendi ünvanı için de savaşacak. | Open Subtitles | وهنا سيحارب ليس فقط لأجل شرفها لكن لأجل لقب خاصّ به |
| Bu uğurda savaşacak ve hayatını verecek gençlerin sayısı azalıyor. | TED | أعداد الشباب المستعدين للقتال و الموت من أجل هذه القضية تتناقص |
| savaşacak aletimiz yoksa başımız belada demektir. | Open Subtitles | نحن في مأزق إذا كان لدينا ليس للقتال مع. |
| Yapabileceğimiz hiçbir şey yok. savaşacak durumda değiliz, efendim. | Open Subtitles | لا يوجد شيء نستطيع فعله لسنا بوضع الإستعداد للقتال |
| Epey yakınız ve görünüşe göre geminin savaşacak hali yok. | Open Subtitles | نحن قريبون جداً الآن ويبدو أن هذه السفينة ليست فى وضع التأهب للقتال |
| Bu gemiyi almak için benimle birlikte savaşacak başka adam var mı? | Open Subtitles | هل من أحدٍ آخر سيقاتل بجانبي للإستيلاء على هذه السفينة؟ |
| Yani, biz birbirimiz için savaşmazsak o zaman kim savaşacak? | Open Subtitles | إن لم نحارب لإجل بعضنا البعض إذن من الذي سيقاتل بحق الجحيم ؟ |
| Borcu borcu ile, bu dövüşte savaşacak | Open Subtitles | بحق الدين الذي برقبته، سيقاتل في هذه المعركة |
| Ama bu kez savaşacak. Ondan önce gelen ataları gibi. | Open Subtitles | لكن هذا المره, عليه أن يقاتل مثل أجداده ما فعلوا من قبله |
| Sparta, diğerleri takip etse de etmese de savaşacak. | Open Subtitles | -اسبرطة ستقاتل -سواء تبعها الاخرون او لا |
| Dövüş sona erdiğinde, ayakta kalan son adam -veya makine- İki Numara'yla savaşacak. | Open Subtitles | عندما ينتهي، الرجل الأخير أو الآلة الواقفة سيحارب الرقم إثنين |
| Şeytani güçlerle savaşacak vaktim olacak yine de, tamam mı? | Open Subtitles | سيكون لديّ الوقت لأقاتل قوات الشرّ ، حسنا ً ؟ |
| Bazılarımız savaşmak zorunda elbette ama bazılarımızın da bizlere savaşacak malzeme hazırlaması gerekiyor. | Open Subtitles | بعض الرجال عليهم القتال، بالتأكيد لكن بعض الرجال عليهم إعطائنا المواد لنقاتل بها |
| Kaçman gerektiğinde, rakibine karşı koyup savaşacak dilini tutman gerektiğinde ağzına geleni söyleyecek birçok insana yanlış gelen şeyler yapacaksın, kim ne derse desin bildiğini okuyacaksın. | Open Subtitles | سوف تجد نفسك واقفا في موقعك وتقاتل عندما يتحتم عليك ذلك التحدث علنا عندما يجب عليك أن تبقي فمك مغلقا فعل الأشياء التي سوف يبدو خطأ لكثير من الناس |
| Birlik ve Takım beraber mi savaşacak? | Open Subtitles | الأتحاد والفريق , يقاتلون جنبا إلى جنب ؟ |
| Adalet için ne pahasına olursa olsun savaşacak bir kahraman. | Open Subtitles | بطل يحارب من اجل العداله مهما كلف الامر. |
| savaşacak mıyız? | Open Subtitles | هل سنقاتل هذا ؟ |
| Gerçekten uğruna savaşacak birine benziyor, ama hatırla, Cajun'lar duygusal insanlardır... | Open Subtitles | تَبْدو حقاً أنها تستحق الكفاح لكن، تذكّر أن المحبوسون أناس عاطفيون |
| Otoritelerin güçlerini toplumu yanlış bir tehdit karşısında harekete geçirdiği benzer durumların potansiyeli bugün hala mevcut-- ancak bu yanlış inançlarla savaşacak mantıklı uyuşmazlık kapasitesi de var. | TED | إنّ احتماليّة حصول أحداث مماثلة، عندما تستخدم السلطات قوّتها لتحريك المجتمع ضدّ تهديد خاطئ، والذي مازال موجودًا إلى الآن— وكذلك القدرة العقليّة للمعارضين لمحاربة تلك المعتقدات الخاطئة. |
| Şu bir gerçek ki, ticari menfaatler her zaman halka açık yerlere karşı savaşacak. | TED | كما تعلمون، هذا صحيح، المصالح التجارية ستحارب دومًا ضد الأماكن العامة. |
| Onlarla savaşacak mısınız? | Open Subtitles | هل ستحاربهم ؟ |