| Şu an dövüşmek için çok doluyum ama bu akşam sinemanın önüde dövüşürüz. | Open Subtitles | إن مشغول جداً الآن للعراك معكم ولكنني سوف أتعارك معك الليلة خارج السينما |
| Foster sinemanın kamera sistemine sızıp orada olduğunu gösteren görüntüler yerleştirmiş. | Open Subtitles | اخترق فوستر نظام مراقبة السينما ووضع لقطات له وهو يزور السينما |
| sinemanın karanlığında, odanın köşesindeki televizyonla. | TED | في ظلمات السينما والتلفزيون في ركن الغرفة. |
| Ve işte bu da beni son parçaya götürüyor -- ki bu da sinemanın benim için olan anlamı. | TED | وأعتقد أن ذلك سيأخذنا إلى فيلمي الأخير، ما الذي تعنيه السينما بالنسبة لي. |
| sinemanın ilk senesine eşitiz. | TED | كما لو كنا في السنة الأولى للسينما. |
| Ülkemde film, sinemanın ötesine gitme potansiyeline sahip. | TED | في بلادي ، للأفلام القدرة على تجاوُز السينما |
| Olayın kilit noktası sinemanın girişiydi. | Open Subtitles | وكان البقعة المختارة فى هذا الطابور تقع أمام مدخل السينما مباشرة |
| O gün sinemanın önünden geçiyordum ve senin motosikletini gördüm. | Open Subtitles | ذلك المساء كنت أمشي بجوار السينما ورأيت دراجتك البخارية |
| Burası, modern sinemanın doğduğu yer. | Open Subtitles | . هنا المكان الذى ولدت فيه السينما الحديثة |
| Burası, modern sinemanın doğduğu yer. | Open Subtitles | . هنا المكان الذى ولدت فيه السينما الحديثة |
| sinemanın tuvaletinde düşerseniz ve kafanızı lavaboya çarparsanız... bedava patlamış mısır. | Open Subtitles | تَنزلقُ في حمّام قاعة السينما ...وتَضرِب رأسكَ على المغسلةِ فشار مَجّاني |
| Zaten bu sinemanın sıkça kullandığı bir şeydir. Fakat burada set, ...gerçekten bir set görünümündedir. | Open Subtitles | صحيح، أن هذا يحدث كثيراً في السينما ولكن هنا موقع التصوير يبدو كموقع تصوير |
| sinemanın hemen yanında inanılmaz bir erişteci vardı da. | Open Subtitles | إن الأمر أن هناك مطعم للمعكرونة بجانب السينما |
| Ben sadece sinemanın açılmasını bekleyen yaşlı ve yorgun bir adamım. | Open Subtitles | انا فقط رجل عجوز متعب انتظر صالة السينما ان تفتح |
| Gelirsen yarın akşam sinemanın dışındaki kafede çay içmeye gel. | Open Subtitles | حسناً, إذا يمكنك مقابلتي مساء غداً, لشرب الشاي في مقهى خارج السينما |
| Gerçekten filmleri seviyordu ve sinemanın nasıl olması gerektiğine dair belli birtakım fikirlere kapılmadı. | Open Subtitles | أحب الأفلاّم للغاية، و هو لم يّحاصر في إيديولوجيات معينة عن كيف يجب أن تبقى السينما. |
| FBI, Şikago'daki bir sinemanın dışında çatışmaya girip adamı yakaladı. | Open Subtitles | وقبضت المباحث الفدرالية عليه في تبادل كبير لاطلاق النار خارج السينما في شيكاغو |
| Bu nedenle sinemanın görevi ses vermektir... | Open Subtitles | لذلك أصبحت السينما تمثّل صوتا لـمجتـمعنا.. |
| sinemanın en büyüleyici çifti. | Open Subtitles | إنّهما الثنائي الأكثر سحراً في عالم السينما. |
| sinemanın dışındaki ankesörlü telefonun yanında bekleyen bir adamım var. | Open Subtitles | لدي رجل يتمركز عند هاتف عمومي خارج السينما |
| Evimize giden yolda 12 sinemanın 48 salonunda, 227 film oynuyordu. | Open Subtitles | كانت هناك 12 داراً للسينما في نطاق 30 كم من منزلنا. ثمانية وأربعون شاشة، 227 عرضاً، معدل طول الفيلم... |
| Bu aslında alegorik olarak ya da tepkisel olarak sinemanın kendisine inanmaktır. | Open Subtitles | إنه يعكس أيضاً، وبشكل رمزي السؤال حول الإيمان بالسينما ذاتها |