| Ve ayrıca bu benim suçum değil, buna sen izin verdin. | Open Subtitles | إلى جانب ذلك , هذا ليس خطأي أنت من سمح بهذا |
| Bu gezegende etten başka güzel yiyecek olmaması benim suçum değil! | Open Subtitles | ليس خطأي أنه لاشيء أفضل للأكل على هذا الكوكب إلا اللحم |
| İşim bitmeden erken ayrılmak zorunda olması benim suçum değil. | Open Subtitles | لكنها ليست غلطتي إن كان مضطر للتحرك قبل أن أنتهي |
| Öldüyse suç benim değil. Hala yaşıyorsam bu benim suçum değil. | Open Subtitles | ليست غلطتي بإنّه ميت إنها ليست غلطتي بأنّي ما زلت حية |
| Bu kadar insanın vasat olmayı kabullenmesi benim suçum değil. | Open Subtitles | ليس ذنبي أنّ كثيراً من الناس مستعدّون للقبول بالجودة المتوسطة |
| - Aynen. - Hep sonuncu olmak benim suçum değil. | Open Subtitles | ـ صحيح ـ ليس خطأي أننا في المركز الأخير دومًا |
| Galler'deki "Tehlike! Patlayıcılar!" yazıları benim suçum değil. | Open Subtitles | ليس خطأي . أن لافتات التحذير مكتوبةٌ بالإنجليزية |
| Buttle'ın raporunda kalbinin iyi olmadığının yazmaması benim suçum değil. | Open Subtitles | ليس خطأي أن حالة قلب باتل لم تكن مذكورة في ملف تاتل |
| Evet, ama... benim suçum değil. | Open Subtitles | أجل, لكنّه ليس خطأي, لقد ارادوا مني الشعور كفرد من العائلة. |
| Tabii kalp kırıcı bir olay ama benim suçum değil. | Open Subtitles | ل يعني، بالتأكيد، بل هو مفجع بطريقتها الخاصة، ولكنه ليس خطأي. |
| Tüm kartlarını ortaya koyarken seni durduramamak benim suçum değil ki. | Open Subtitles | ليست غلطتي أنك لم تستطع أن تتوقف عن الهمهمة بأوراقك |
| Ben görevimi yaptım bebek. Hakim bunu yemediyse benim suçum değil. | Open Subtitles | لقد أديت مهمتي يا عزيزتي, ليست غلطتي إن لم يصدق القضاء ذلك |
| Bana söylediklerini yaptım. İşe yaramaması benim suçum değil. | Open Subtitles | لقد فعلت ما أخبرتني به إنها ليست غلطتي إنه لم يفلح |
| Ne? Bu benim suçum değil. | Open Subtitles | إنها ليست غلطتي ذلك الرجل طلب شراب واحد.. |
| Ben fırsatları yaratırım, sana uygun olmaması benim suçum değil. | Open Subtitles | أخلق الفرصة ولكن ليس ذنبي إن لم تكن على قدرها |
| Senin kendi ninen var. Sen dört yaşındayken ölmüş olması benim suçum değil. | Open Subtitles | لديك جدتك الخاصة بك، ليس ذنبي أنها توفيت عندما كان عمرك أربع سنوات |
| Fakat bilmeni isterim ki, kızın yoldan çıkmış ve keş erkek arkadaşı, benim suçum değil. | Open Subtitles | لكنها ليست مشكلتي أنها تحتفظ بصديق مدمن ورصيدها الإئتماني سيء وتميل للمشردين. |
| Sizin gibilerin başına gelen kötü şeyler, benim suçum değil! | Open Subtitles | كُلّ شيء سيئ ذلك حَدثَ إليك ناس، هو لَيسَ عيبَي. |
| Eğer bir şeyler duyup görüyorsam bu benim suçum değil. | Open Subtitles | . .. انه ليس عيبي أن أسمع الأصوات |
| Buna izin vermemeliydiniz. Benim suçum değil. Sir Wilfrid'a ceza davası almamasını söyledim. | Open Subtitles | انه ليس خطأى ، لقد قلت لسير ويلفريد بوضوح ، لا قضايا جنائية |
| - Sen görmezden geldin. - Bu benim suçum değil. | Open Subtitles | أنت تنظر إلى الأمر من منحى آخر هذا ليس بسببي |
| Köpek olamaması benim suçum değil. | Open Subtitles | لم يكن خطأي لا يمكن أن يكون كلبا |
| Sana benim suçum değil demiştim. | Open Subtitles | . أتريان، أخبرتكما لم يكن خطأيّ |
| Senin aktris olmaktan vazgeçmemende benim suçum değil ve yakında ufak bir parça da olsa oynayacağın dizi ikimiz için de en iyisi. | Open Subtitles | بحق الجحيم ذلك لم يكن خطئي لانك لم تكوني تلك الممثلة وعاجلا ام اجلا ستتخطين تلك القطعة الصغيرة لصابونة الاوبرا |
| Benim suçum değil. | Open Subtitles | لم يكن غلطتي |
| 10 ay sonra şartlı tahliyeyle serbest kalır. Benim suçum değil. | Open Subtitles | إذا كان سيخضع للمراقبة مدة عشرة أشهر فالخطأ كله ليس خطئي. |
| Bütün sapık, acayip, azgın çocukların buraya gelmesi benim suçum değil. | Open Subtitles | إنه ليس خطئى إذا كان كل الملاعين والشواذ , يأتون إلي هنا |
| Ben ikna edici biriyim, o da açıkta. Olayı berbat etmen benim suçum değil, Clark. | Open Subtitles | أنا شخص مقنع و هي في حالتها الطبيعية (ليس خطائي بأنك أفسدت علاقتكما (كلارك |