| O doları nikotine ve Tütüne harcamaya karar veren sendin sonuçta. Evet. | Open Subtitles | كان ذلك دولار قررت أن تصرفه على النيكوتين و التبغ ـ نعم |
| Benim onlara önerim, benimsedikleri iş etiği çerçevesinde nedenini açık bir şekilde ifade ederek Tütüne karşı bir duruş almaları. | TED | لذا أقترح أن يعتمدوا إطارًا يبين بوضوح لماذا من المنطقي اتخاذ موقف قوي ضد التبغ. |
| Tütüne geçiyorsun. Tütün bir satış kültürü. | Open Subtitles | تذهب للعمل في شركات التبغ ثقافة شركات التبغ ثقافة مبيعات |
| Benim insanlarım kendilerini küçücük bir koltuğa sıkıştırıp, ...ağızlarına bir Xanax atarlar ve yüzlerini taze Tütüne gömecekleri anı hayal ederler. | Open Subtitles | قومي يحشرون أنفسهم بين مقاعد صغيرة جداً يتناولون المهدئات ويحلمون باللحظة بأن يتمكنوا من حشو وجههم بالتبغ الطازج. |
| Peki, Tütüne ne yaptık? | Open Subtitles | ماذا فعلنا بالتبغ |
| Tütüne karşı sert olması gereken bir senatör. | Open Subtitles | عضو مجلس الشيوخ الذي من المفترض أن يكون قاسياً على التبغ. |
| Son 4 yılımı ABD'de Tütüne yatırım yaparak geçirdim. | Open Subtitles | قضيت الأربع سنوات الماضية في الولايات استثمر في التبغ. |
| diye sordum. Bana bakıp gözlerini devirdi ve dedi ki, "Daha doğrucu bir seçenek de var bu seçenek madencilik, alkol veya Tütüne yatırım yapmak istemeyenler için." | TED | نظر إلي وحرّك عينيه وقال: "حسنًا، هناك خيار جيد للأفراد الذين لديهم مشكلات حيال الاستثمار في الكحول أو التبغ." |
| Tütüne verecek fazla paramız yok. | Open Subtitles | لا يمكننا تحمل شراء المزيد من التبغ |
| Esteban'ın yüzünü yakan puronunkiyle aynı Tütüne sahip. | Open Subtitles | التبغ نفسه كالحرق على وجهِ Estebban. |
| - Tütüne ihtiyacım var. | Open Subtitles | - احتاج الى التبغ |