| takvime göre yarın Paskalya, o yüzden av oyununu yapmalıyız. | Open Subtitles | التقويم يقول ان غداً هو عيد الفصح ويجب ان تفعلها |
| takvime göre 12 sene ama buraya göre daha dün gibi. | Open Subtitles | طبقاً لنتيجة التقويم اثنى عشر عاماً وهنا, بالطبع اليوم السابق للأمس |
| Geleceğimizi planlamaya çalışırken geçen günleri takvime işaretlemeye devam ediyoruz demek. | Open Subtitles | فقط أستمر بالتعليم على الأيام في التقويم بينما أستمر بالتخطيط لمستقبلنا |
| takvime bakmadan bugün Salı bile demezsin. | Open Subtitles | أنت حتى لا تعرف أن اليوم هو الثلاثاء بدون أن تنظر أولا فى التقويم |
| Bir takvime bakmadan bunu öğrenmenin iki yolu var. | Open Subtitles | هناك طريقتان لمعرفة هذا بدون الرجوع للتقويم |
| Asıl yıl değişebilir. Güncel yıl için takvime danışın. | Open Subtitles | أيام العالم قد تتغير، راجعوا التقويم لمعرفة أيام العام الحالي |
| Ki bu da zaman kaydedicinin neden takvime dönüştüğünü açıklıyor. | Open Subtitles | و الذي يوضح سبب تحول الكرونجراف إلى هذا التقويم |
| Hadi takvime bakalım. Takvim vakti geldi. Buddy için takvim vakti. | Open Subtitles | هيا بنا نعد إلى التقويم ، فهو وقت التقويم وقت التقويم لبد |
| Hadi takvime bakalım. Takvim zamanı. Buddy için takvim zamanı. | Open Subtitles | هيا بنا نعد إلى التقويم ، فهو وقت التقويم وقت التقويم لبد |
| Bütün gün hücrede oturup takvime bakıyorsun. | Open Subtitles | أنت تجلس في زنزانه تحدق طوال اليوم في التقويم |
| Söyledim ve aynen dediğin gibi takvime kaydettim. | Open Subtitles | لقد فعلت , ومن ثم كتبتها على التقويم كما أمرتيني أن أفعل |
| Ben keyfim olmadığı zaman, takvime bakarım. | Open Subtitles | عندما يكون مزاجي منزعج، أنظر إلى التقويم |
| Tarihleme işinin dövmelerde ve günlüklerde önemi var, kaçırmalarda takvime dikkat ediyorlar. | Open Subtitles | التقويم واضح في الوشوم واليوميات وهو مرتبط بحالات الإختطاف |
| Bu takvime bakıyorum ve hiçbir şey mantıklı gelmiyor. Bu işin içinden çıkamadım. Bunlara fazladan yer ayırdım. | Open Subtitles | و لا يوجد شيئاً مفهوماً ، حيث لا أستطيع حل ذلك بإمتلاء التقويم بالمواعيد |
| Kupaya, fare altlığına ve takvime uyacak kadar güzel olsun. | Open Subtitles | ولتكن صورةً جيدةً لأتمكن من وضعها على فنجاني و على رقعة الفأرة وعلى التقويم السنوي |
| Tüm gece takvime baktın, değil mi? | Open Subtitles | كنتي تنظرين إلى التقويم طوال الليل، صحيح؟ |
| Buzdolabının üzerindeki takvime göre kız antrenmandaymış. | Open Subtitles | التقويم على الثلّاجة يوضِّح أن الفتاة كانت في تدريب |
| Bana güven çünkü takvime baktım. | Open Subtitles | فقط ثق بي, لأني قد ألقيت نظرةً على التقويم |
| Onlar için takvime ne olduğunu hatırlamadığım yıldızlar koyuyorum. | Open Subtitles | وأضع نجوم عى التقويم ولا أذكر الغرض منها |
| Yıllardan 5.701'di, yeni takvime göre de 1941. | Open Subtitles | كان ذلك في العام 5701. 1941 وفقا للتقويم الميلادي. |
| takvime bakmam lazım. Bu ay gelebileceğimi sanmam. | Open Subtitles | يجب أن أتحقق من الرزنامة لا أعتقد أنني أستطيع ذلك هذا الشهر |
| takvime uymayan bebekti. | Open Subtitles | والرضيع لم يكن الشخص الذي لم يستطيع الحفاظ على الجدول |