| Sözde yaşam tarzın onun için yaralayıcı ve tatminkâr değil. | Open Subtitles | آه، ما يسمّى بنمط حياتك... مُؤذ وغير مُرضي بالنسبة له. |
| Ama tatminkâr olmayan bir evlilik bile belirli türde bir tutarlılık sağlayabilir. | Open Subtitles | ولكن حتى الزواج الغير مُرضي يُمكن أنْ يوفّر... نوع معين من، آه، الاستقرار. |
| Bu pek tatminkâr değil, Georges. | Open Subtitles | هذا غير مُرضي يا جورج |
| Burada Batı Kanadı'nda çalışmanın ne kadar tatminkar olduğunu söylemek istedim. | Open Subtitles | أنا فقط أريد أن أقول كيف ان العمل في الجناح الغربي مجزي |
| Eee, polis teşkilatı, çok tatminkar olmalı, adam gibi maaşı var mı? | Open Subtitles | إذاً، خدمات الشرطة -لابد من أن ذلك مجزي جداً، أجرة عالية؟ |
| Ama her anı tatminkar. | Open Subtitles | لكن كل جزء كان مُرضياً |
| Eminim çok tatminkâr bir iştir. | Open Subtitles | أنا واثق أنه عمل مُرضي. |
| Bu çok tatminkar bir şey. | Open Subtitles | انه فعلا مجزي |