| Bazen bunun tek şansım olduğunu ve berbat ettiğimi düşünüyorum. | Open Subtitles | أحياناً أفكر أن هذه كانت فرصتي الوحيدة و أنا أضعتها |
| Ehliyetimi almak için tek şansım ve o ehliyeti alacağım tamam mı? | Open Subtitles | لا, لا هذه فرصتي الوحيدة لأحصل على رخصتي و أنا سأحصل عليها |
| Bu kadınla işleri gerçekten batırdım, ve bunu düzeltmek için bu tek şansım. | Open Subtitles | لكنني فعلاً أفسد الأمور مع تلك المرأة وهذه هي فرصتي الوحيدة لإصلاح ذلك |
| Ama bu kurtulmak için tek şansım, Forman. | Open Subtitles | لكن ربما تكون هه الفرصة الوحيدة لي لأهرب, فورمان |
| Ait olduğum yere dönmek için tek şansım var. | Open Subtitles | لا أملك إلا فرصة واحدة لأستعيد مكانتي حيث أنتمي |
| tek şansım onunla konuşmak ve, ne olduğunu anlamasını sağlamak. | Open Subtitles | ان فرصتى الوحيدة هى ان اتحدث اليه واحاول ان أجعله يفهم ماحدث |
| tek şansım, onlar ne yaptığımı anlamadan onu alabilmek. | Open Subtitles | فرصتي الوحيدة هي إيجادها قبل أن يعرفوا بما فعلت |
| tek şansım sandalla size ulaşabilmekti. | Open Subtitles | فرصتي الوحيدة كانت أن أحاول الوصول إليكما بالزورق. |
| Sizin, benim buradan çıkabilmem için tek şansım olduğunuzu düşündüm. | Open Subtitles | كنت مقتنعة تماما أنك فرصتي الوحيدة للهروب |
| Sokka, aslında bu bana öğretmeye razı olabilecek bir ateşbükme ustasıyla, buluşmak için tek şansım olabilir. | Open Subtitles | سوكا، قدتكون هذه فرصتي الوحيدة لالتقي بمسخر نار محترف والذي قد يقبل ان يدربني على تسخير النار |
| Lütfen, öğrenmeye mecburum. Bu benim tek şansım olabilir. | Open Subtitles | ارجوك انا اريد التعلم قد تكون هذه هي فرصتي الوحيدة |
| tek şansım önce itaat edip bu herifin güvenini kazanmak sonra uygun bir zamanda kaçabilirim. | Open Subtitles | قررت أن فرصتي الوحيدة هي أن أتظاهر بالعزف. أجعله يصدقني ثم يعد ذلك أحاول الهروب. |
| Çocuklarımı tekrar görebilmek için tek şansım bu. | Open Subtitles | تلك هي فرصتي الوحيدة لرؤية أولادي ثانيةً قط |
| - Bak senin popüler arkadaşların, futbol ve klişe sarışın kız arkadaşın var ama benim tek şansım Glee. | Open Subtitles | اسمع ، لديك شلتك المشهورة و كرة القدم و ابتذالك لوجود عشيقة شقراء نادي الغناء فرصتي الوحيدة |
| Yardım için tek şansım, şefin kabul etmesi. | Open Subtitles | فرصتي الوحيدة في المساعدة هي موافقة الرئيس |
| Seninle zaman geçirmek için tek şansım bu. | Open Subtitles | إنّها فرصتي الوحيدة لقضاء بعض الوقت معكِ |
| Bu dünyada Kryptonlu bir ailemin olması için tek şansım. | Open Subtitles | فرصتي الوحيدة للحصول على عائلة كريبتونية هنا على الأرض |
| Onların fark etmemesi için tek şansım. Çabuk ol. | Open Subtitles | إنها الفرصة الوحيدة لعدم اكتشافهم بالأمر أسرِعي |
| O adamla ilgili tek şansım vardı... | Open Subtitles | و هناك فرصة واحدة حصلت عليها مع ذلك الرجل |
| tek şansım kabilemizin yabancı bir ülkede doğan ve bilinen tek çocuğunu bulmaktı - | Open Subtitles | كانت فرصتى الوحيدة ان اجد واحدا من سلالتنا المعروفة فى رحلتى هذه الذى تم ولادته فى الاراضى الاجنبية |
| Sayende, tek şansım da bu. | Open Subtitles | بفضلكِ، هذا هو خياري الوحيد |
| Bununla tek şansım var. Doğru. | Open Subtitles | فرصة واحده مع هذه المتفجرات ؟ |
| Ellen ona güvenmemi söylemişti ve cevaplar için tek şansım bu. | Open Subtitles | إلين) ، اخبرتني ان اثق به) وهو فرصتي الأفضل لإيجاد اجابات |
| - Lee, bu senin son şansın! - Bu benim tek şansım! | Open Subtitles | لي، هذه فرصتُكِ الأخيرةُ انها فرصتُي الوحيدةُ |
| Buradan kurtulup esaslı bir yere gelebilmek için tek şansım. - Hangi esaslı yer? | Open Subtitles | إنها فرصتي للخروج من هنا واللحاق بالوقت الكبير |