| Bu sadece bir esintidir, hayatınızda Tek yaptığınız yolculuklara çıkmaktır. | TED | ويكون ذلك سهلا كالنسيم، لأن كل ما تفعلونه في حياتكم هو رحلة. |
| Jack'i aramakla vakit kaybetmeyin dedi, ama Michelle'le Tek yaptığınız bu. | Open Subtitles | لقد قال بأن لا نضيع وقتنا بالبحث عن جاك وهذا كل ما تفعلونه أنت وميشيل |
| Tek yaptığınız bu mu sizin? Şişmanlayıp ölmek mi? | Open Subtitles | هل هذا كل ما تفعلونه يا اولاد ان تزيدوا وزنكم وتموتوا؟ |
| Sizin Tek yaptığınız bir olay olduktan sonra soruşturmak. | Open Subtitles | كل ما تفعلونه هو التحقيق بعد وقوع الجريمة، |
| Tek yaptığınız burasını çöplük haline getirmek. | Open Subtitles | كل ما تفعلونه هو تحويل هذا المكان إلى مكب نفايات |
| Tek yaptığınız kendinizi bu davaya ayırmak ilginize ihtiyaç duyan davaları görmezden gelmek. | Open Subtitles | كل ما تفعلونه هو العمل بشدة و إهمال القضايا التي تحتاج لإهتمامكم |
| - O bizim arkadaşımız. - Tek yaptığınız birbirinize bağırmak. | Open Subtitles | كل ما تفعلونه جميعًا هو الصراخ في وجوه بعضكم، لستم أصدقاء. |
| Tek yaptığınız şey aylaklık edip müşterileri kaçırmak. | Open Subtitles | كل ما تفعلونه هو التسكع وإخافة الزبائن |
| Tek yaptığınız bu zaten. | Open Subtitles | كل ما تفعلونه يا ناس هو الحديث |
| Ama Tek yaptığınız geç kalmak. | Open Subtitles | لكن كل ما تفعلونه هو الظهور متأخراً |
| Sizin Tek yaptığınız bu: | Open Subtitles | هذا كل ما تفعلونه, تثرثرن |
| Tek yaptığınız yalan söylemek! | Open Subtitles | كل ما تفعلونه هو الكذب |
| Serena, Tek yaptığınız birbirinize yalan söylemek ve para uğruna kavga etmek. | Open Subtitles | (سيرينا), كل ما تفعلونه يا قوم هو الكذب على بعضكم البعض... والعراك حول المال, لذا... |
| (TV dizisi) Tek yaptığınız yolculuğa çıkmak. | TED | كلّ ما تفعلونه هو قيام برحلات. |