| Yapma böyle Baylene? Cennet Vadisi'ne sağ ulaşmak istiyor musun? | Open Subtitles | بحقك يا بايلين، لو أردت الوصول إلى أرض المقام حية |
| Planları, Akdenize ulaşmak ve gemiyle güvenli bir yere gitmekti. | Open Subtitles | كانت خطتهم هي الوصول لساحل البحر المتوسط والإبحار نحو الأمان |
| Elbette ki buraya yürüyerek ulaşmak böyle uzun zaman alıyor. | Open Subtitles | بالطبع يستغرق كثيرا من الوقت للوصول هنا مشيا على الأقدام |
| Önce alttaki suya ulaşmak için buzda bir delik açmaları gerekiyor. | Open Subtitles | أولا هم يجب أن يحفروا فتحة في الثلج للوصول الى الماء. |
| Hayatta kalmak için gezegenimizin ötesine ulaşmak zorundayız. | TED | وكي ننجو علينا أن نصل إلى ما وراء كوكبنا. |
| Mükemmel bir hedefe ulaşmak bu gibi gergin durumlarda zor olabilir. | Open Subtitles | يمكن والهدف المثالي يكون من الصعب تحقيق في مثل هذه الظروف. |
| Ama 500 milyon çocuğa birçok defa ulaşıyorsanız -- bir çocuğa ulaşmak 20, 30 sent -- bu pek fazla bir para değil. | TED | و لكن عندما تصل إلى 500 مليون طفل ، عدة مرات 20 ، 30 سنتا لتصل إلى طفل فإنه ليس بالمبلغ الكبير جدا. |
| Gün batımından önce oraya ulaşmak için hızlı gitmek zorundasınız. | Open Subtitles | عليك أن تحلق بسرعه لكي تحاول الوصول قبل غروب الشمس |
| Geri dönen balıkçı topluluğu için ilk mücadele kıyıya ulaşmak. | Open Subtitles | بالنسبة للجماعة العائدة من الصّيد، التحدّي الأوّل هو الوصول للشاطيء. |
| CBI'daki yangın güvenlik sistemine ulaşmak ve etkisiz hâle getirmek kolay mı? | Open Subtitles | ونظام السلامة من الحرائق هنا في المكتب.. هل يسهل الوصول إليه وتعطيله؟ |
| Onun kalbine ulaşmak ve bu acınacak takıntıyı kalbinden silmek isterdim. | Open Subtitles | أريد الوصول إلى داخله و أمزق ذلك الوسواس البائس من قلبه |
| İyi tarafına ulaşamadım belki ama eminim kötü tarafına ulaşmak zor olmayacak. | Open Subtitles | عجزت عن الوصول لجانبك الطيّب، وأعلم يقينًا أن بوسعي بلوغ جانبك السيء. |
| Bir sonraki görevleri bir araba çalarak kaçırılan bir uçağa ulaşmak. | Open Subtitles | ثُم عليهم أن يسرقوا سيارةً ليستخدموها في الوصول إلى الطائرة المخطوفة |
| Sanırım Atlantis'e botla ulaşmak da iki gün kadar sürer. | Open Subtitles | أعتقد بأنّه سيستغرق منا حوالي يومان للوصول إلى أتلانتيس بالقارب |
| Tanrı'ya şükürler olsun. Kitaptaki her numarayı birilerine ulaşmak için denedim. | Open Subtitles | شكرآ لله لقد جربت كل رقم في الكتاب للوصول الى احدهم |
| O polis kayıtlarına ulaşmak için neden benim şifremi kullandığını bilmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أعرف لماذا كُنتِ تستخدمين كلمة السرّ خاصتي للوصول لسجلات الشرطة |
| Önceden, Atlantik'in derinliklerine açılacağız, derdim ama bilinmeyene ulaşmak için fazla derine inmemize gerek yok. | TED | سابقًا, كنت سأقول سنراقب أعماق المحيط الأطلسي، لكن ليس علينا التعمّق كثيرًا كي نصل إلى المجهول. |
| Ancak sürecin sanığın üzerine bu kadar yük bindirdiği bir düzende adalete ulaşmak zor. | TED | لكن عندما تكون نتائج العملية جد ثقيلة تجاه للمدعَى عليهم، فمن الصعب تحقيق العدالة. |
| Yörüngeye ulaşmak için güç lazım. Bir kişinin ağırlığına göre hesap yaptım. | Open Subtitles | نريد الطاقه أن تصل للمدار لقد قمت باعادة حساب الوزن لشخص واحد |
| Zirveye ulaşmak için oturmadan durmadan... Yurtsever bir polis gibi kendimi tamamiyle bu işe adadım. | TED | لا جلوس أو توقف، حتى أصل الى القمة أنا مكرس نفسي بشدة مثل الشرطي الوطني. |
| Nitekim, pamukta bu koyulukta bir renge ulaşmak için onu çivit mavisine 18 kez batırmak gerekir. | TED | وفي الواقع، القطن قد يستغرق ما يصل إلى 18 غمسة في النيلي ليحصل على لون بهذه الدكانة. |
| Bu yüzden 9'a ulaşmak için 7 ekliyorsun ve tekrar karekökünü alıyorsun. | TED | إذن تجمع 7 للحصول على 9، ثم احسب الجذر التربيعي مرة أخرى. |
| Savaşın parçaladığı Libya'nın barışa ulaşmak için umutsuzca ihtiyacı olan idealler bunlar olmalı. | TED | هذة هي المثل التي مزقتها الحرب في ليبيا في حاجة ماسة لتحقيق السلام. |
| Bu hedefe ulaşmak 10 yıllık zor bir çalışmaya mal oldu. | TED | استغرقت من 10 سنوات من العمل الشاق لنصل إلى هذا الهدف |
| Şimdi, sudakiler bize ulaşmak için tekrar çabalıyorlar. | Open Subtitles | ساكني المياه يحاولون مرة أخرى الآن يحاولون أن يصلوا إلينا |
| Bu tür konularda amaçlara ulaşmak için ilişkiye girmek gerekir... | Open Subtitles | أمامي بعض الأشياء التي لا يمكن الحصول عليها دون التواصل |
| Hava kararmadan önce ulaşmak istiyorsan, şimdi yola çıkmalısın. | Open Subtitles | عليك أن تذهبين إذا كنت تريدين ان تصلي قبل الظلام |
| En iyiye ulaşmak için, hataların yapılmasına izin vermelisiniz. | TED | لبلوغ الثريا، عليكم بأن تتقبلوا حدوث الأخطاء. |
| Geçen yıl, numaramızı nasıl bulduğunu, hatta bize ulaşmak için bir telefona nasıl eriştiğini bilmiyorum. | TED | ولا أعلم، السنة الماضية، كيف حصلت على رقم هاتفنا، أو حتى كيف كان لديها إمكانية الوصول إلى هاتف للاتصال بنا. |