| Termodinamik dalgalanmalar seminerinin ortasında uykulu görünme riskini mi alacaksın? | Open Subtitles | حقاً ؟ ستخاطر بالنعاس بمنتصف محاضرتك عن التقلبات الحراريّة ؟ |
| Sonra uykulu uykulu direksiyonun başına geçiyorlar ve trafik kazası geçirme tehlikesi altında oluyorlar. | TED | وبعد ذلك يشعرن بالنعاس و هنّ وراء مقود السيارة، وهن عرضة لخطر حوادث السيارات. |
| Ben sadece piposuyla evde kilitli kalmış uykulu bir adamım. | Open Subtitles | انا رجل نعسان اغلق علي نفسه الباب خارج منزله ومعه غليون |
| Aç , azgın veya uykulu olma şansın var mı? | Open Subtitles | أهُنالِكَ فرصة أن تكونِ جائِعة, مُثارة, أو نعسانة |
| Bence bu uykulu küçük kızın kestirmesi gerek. | Open Subtitles | أعتقد هذا النعسان تحتاج البنت الصغيرة غفوة. |
| Hayır, genellikle sabahın 5:30'unda otel odasında bu kıyafetlerle suratımda uykulu bir ifadeyle otururum. | Open Subtitles | عادة أجلس في غرفتي بالفندق مرتديا ملابسي هذه في الساعة 5.30 صباحا ونظرة ناعسة على وجهي |
| Yetişkin değilim, ama sanırım uykulu gezegenin uyku eğitim programı yani Weissbluth model ile başarabilirim. | Open Subtitles | وقد أبدو صغيرة السن هنا, ولكنني أظن أن برنامج النوم التجريبي الكوكب النائم أفضل من موديل الويسبلث |
| Fakat, klasik müzikte bu kadar uykulu hissetmenizin sizden değil, bizden kaynaklandığını düşündünüz mü? | TED | ولكن هل خطر على بالك أن السبب الذي يجعلنا نصاب بالنعاس مع الموسيقى الكلاسيكية ليس سببه أنت بل سببه نحن ؟ |
| Sabah sen, uykulu bir şekilde o cam kapıdan dışarı çıkmıştın. | Open Subtitles | تخرجين من الباب الزجاجي في الصباح الباكر ، و كنت لا تزالين تشعرين بالنعاس |
| - çünkü seni uykulu yapıyor. - Eee, evet! Bu doğru, ama... | Open Subtitles | ــ لأنها أشعرتك بالنعاس ــ حسناً، أجل، هذا صحيح |
| Kendinizi uykulu hissetmeye başladığınız zaman yerine getirdiğiniz muhteşem görevi ve başardıklarınızdan ötürü ailenizin sizinle ne kadar gurur duyduğunu düşünün. | Open Subtitles | عندما تشعر بالنعاس فكّر فى العمل الرائع الذى قمت به وكيف ستكون عائلتك فخورة بما أنجزته |
| Göründüğün kadar uykulu değilsin | Open Subtitles | أنت في الغالب لست نعسان كما يبدو |
| uykulu görünüyorsunuz Monsieur Porridge. | Open Subtitles | يبدو أنك نعسان جدا هذه الليلة سيد عصيدة |
| Nedir o uykulu ses öyle? | Open Subtitles | ما هذا ؟ تتكلم وأنت نعسان |
| Sesin uykulu geliyor. Kusura bakma, çocuk. | Open Subtitles | نعم ، تبدين نعسانة أَنا آسفُ ، صغيرتي |
| Burada uykulu gözlerle esnemen gerektiği böylece köpeği korkutmayacağın yazıyor. | Open Subtitles | "يقول "أن تجعل عيناك نعسانة ثم تتثائب "لكي يشعر الكلب أنك لست مخيفا" |
| uykulu Sheldon da huysuz Sheldon oluyor. | Open Subtitles | و "شيلدون" النعسان سيكون "شيلدون" متعكر المزاج |
| uykulu komanın ilk belirtisidir ve Happy de çözülmeye başladı. | Open Subtitles | النعسان هُو أوّل خُطوة بإتجاه الغيبوبة، وبدأت (هابي) تعتلّ أيضاً. |
| Hayır, genelde sabahın 5:30'unda, suratımda uykulu bir ifadeyle otel odamda otururum. | Open Subtitles | عادة أجلس في غرفتي بالفندق مرتديا ملابسي هذه في الساعة 5.30 صباحا ونظرة ناعسة على وجهي |
| Bayanlar, baylar, Alex buna "uykulu Dave Efsanesi" adını koydum. | Open Subtitles | سيّداتي، سادتي، (آليكس)، أحبّ أن أسمّي هذه "اسطورة النائم (ديف)." |
| Öyle şaşkındım ki, uykulu kafayla bir sürü şey saçmalıyordum. | Open Subtitles | وأخذت على حين غرة وقلت أي شيء خطر بذهني وكان يغلب عليّ النعاس |
| İstikrarlı bir cinsel ilişki sürdürmek için mücadele eden çiftlerin arasındaki mesafe bu uykulu kirpilerle dolu. | TED | والأزواج الذين يواجهون مُشكلةً في الإبقاء على علاقة حميمية قوية، تمتلئ المسافة بينهم بتلك القنافذ النائمة، |
| "Gece yorgun ve uykulu." | Open Subtitles | "الليل بهيم و ناعس" |
| uykulu sürtükler, normal insanların telefonunu kullanma hakkını kaybeder. | Open Subtitles | الساقطات النائمات لا حق لهم في استخدام الهواتف العادية |