| Şu andaki, bu noktadaki varlığım kapana kısıldı ve kayıt altına alındı. | Open Subtitles | وجودي في هذه اللحظة، على هذه البقعة، الآن تمت الإحاطة به وتسجيله. |
| varlığım tekdüzelik nedeniyle işkence görüyordu ki bu öyle bir gerçeklik ki genellikle katlanılmazdır. | TED | وجودي كان معذباً من قبل الملل والرتابة، واقع في كثير من الأحيان كان صعب علي أحتماله |
| Benim varlığım geçici olabilir, ama bu sorun değil, parçası olduğum şu şeye bakın. | TED | لعلّ وجودي يكون مؤقتاً، لكن لا بأس في ذلك والسبب، يا إلهي، انظروا من أي شيء أصبحتُ جزءاً. |
| Fiziki varlığım ve ben ofisimizde olacağız, eğer bize ihtiyaç duyarsanız. | Open Subtitles | حضوري المادي و أنا سنكون في مكتبي ؛ في حال تَحتاجَني |
| varlığım sona yaklaşırken bu bir yenisine başlamak demek. | Open Subtitles | , وحيث أن وجودى على وشك الإنتهاء فقط لأبدا مرة أخرى بطرق مجهولة |
| "Bütün varlığım" derken ne kastettiklerini bilmiyorum. | Open Subtitles | -هذا ما أحاول قوله "لا أعلم ماذا يقصدان بـ"كل ممتلكاتي |
| Bilgi denizinde yaratılmış, yaşayan, düşünen bir varlığım. | Open Subtitles | انا حي ، كيان مفكر الذي صنع في بحر المعلومات |
| Tüm varlığım bu ama gençliğe içilir. | Open Subtitles | هذا جل ما أملكه ولكن الشباب يكفي لاحتساء المشروب |
| Bana öyle geliyordu ki buradaki varlığım çarpıtılmış ve alacakaranlık anılara ve hiç şüphesiz,berbat bir yazgıya doğru adım adım ilerliyordu. | Open Subtitles | شعرت بأن وجودي هنا أصبح محرّف، ذاكرة غبشة وبدون شك، مصير فظيع |
| Ve benim varlığım, size göre anlamsız ve akıl almaz olmakla birlikte, hayat kurtarıyor! | Open Subtitles | و وجودي رغم غرابته بالنسبة لك ينقذ أرواحاً |
| O ofisteki varlığım, ancak şansımı azaltır. | Open Subtitles | فقط وجودي في ذلك المكتب هو ما يُنقِص من فُرصي |
| Benim varlığım onun güven sorununa yardımcı olmayacak. Ben evimde olacağım. | Open Subtitles | وجودي لن يُساعدها في كسب ثقتها سوف أكون في شقتي |
| Sanırım sadece kendi varlığım dışındaki şeylerden ilgisiz olduğum gerçeğini çürütebilirim. | Open Subtitles | أفكر وراء نقطة وجودي الأناني القليل الآن, حسناً؟ |
| varlığım, yanından bir etek geçse kendini öldürmekle tehdit eden karısından gizli tutuldu. | Open Subtitles | وجودي بقي في طي الكتمان عن زوجته التي هددت بإلانتحار متي مرت تنورة بجانبه. |
| Ona göre, varlığım sadece, onun hayatını sona erdirecek bir araçtı. | Open Subtitles | بالنسبة لها وجودي كان فقط أداة لتنهي بها حياتها |
| Bildiğin gibi, onların yanındayken varlığım yardımcı olmanın tam zıddı demek oluyor. | Open Subtitles | وكما تعلمين .. حضوري بينهم .. سيُفهم بمعني أخر غير المساعدة |
| Genel olarak yürüdüm ama bilirsin, varlığım hissedildi. | Open Subtitles | وفي الغالب كنت امشي ولكن اهم شي حضوري الوجداني |
| Belki buradaki varlığım hatırlamanıza yardımcı olur. | Open Subtitles | ربما وجودى هنا يساعدك على التذكر |
| 2 kelime dostum net varlığım. | Open Subtitles | :الرد في كلمتين يا صديقي حماية ممتلكاتي |
| Bu okulda otuz yıl harcadıktan sonra sadece görünmeyen, duyulmayan bir varlığım. | Open Subtitles | هذا بعد قضاء ثلاثون سنةَ في هذه المدرسةِ انا فقط كيان غير مسموع غير مرئي. |
| Hayattaki tek varlığım, sensin. | Open Subtitles | أنت كل ما أملكه الآن |
| varlığım başlı başına sorun. | Open Subtitles | أعتقد أن المشكل يكمن في تواجدي. |
| Lakin varlığım olmadan epey bir süre daha idare etmeniz gerekecek. | Open Subtitles | ولكن عليكَ أن تتكيّف على غيابي فترة أطوّل. |
| Yarın hesap dökümümü getireyim ister misin, böylece ne kadar varlığım olduğunu ne kadar vergi ödediğimi ve ne kadar hastane masrafı yaptığımı görürsün. | Open Subtitles | هل تريدين مني أن أتصل بمحاسب ليخبرك عن قيمة أملاكي الخاصة و كم أدفع من الضرائب و حتى كم كانت فاتورة المستشفى ؟ |
| Bir çok kez intihar ettim neredeyse, varlığım yok artık. | Open Subtitles | قتلتُنفسيمراتكثيرة... ولم أعد موجوداُ حتى ... . |