| Kendimize şunu sormanın vakti; o trajik olayların ardından yaptığımız varsayımlar ve kurduğumuz ilkeler bizi gerçekten daha güvenli yaptı mı? | TED | حان الوقت لنسأل أنفسنا: هل قامت الافتراضات والسياسات التي طورناها عقِب تلك الأحداث المأساوية بجعلنا حقًا أكثر أمنًا؟ |
| Doğru olmaktan uzak varsayımlar ortaya atıyorlar. | TED | إذن هم يقومون بنوع من الافتراضات البطولية حول ذلك. |
| Ve bundan ortaya çıkan tuhaf sonuç popüler kültürümüzün çoğunluğu aslında bu grafiklerden çıkan varsayımlar üzerine kurulu. | TED | والنتيجة الغريبة من ذلك هو أن معظم ثقافاتنا الشائعة مبنية فى الحقيقة على هذة الإفتراضات حول تركيبتنا السكانية. |
| varsayımlar ve hatalı mantık sıçramaları yapıyoruz. | TED | نحن نصنع افتراضات وقفزات خاطئة في المنطق. |
| Seyirci tamamıyla mantıklı varsayımlar veya tahminler yapmaya yöneltilir. Ancak, bunlar aslında önlerinde yapılan şeyle aynı değildir. | TED | حيث يقاد الجمهور لتكوين إفتراضات أو تفسيرات منطقية تماماً لكنها في الحقيقة لا تطابق ما يعرض أمامهم |
| Biliyorsun, insanlar hakkında varsayımlar yapan tek insanlar polisler değil. | Open Subtitles | تعلمين أن الشرطة ليسوا الوحيدين الذين يضعون فرضيات بخصوص الناس |
| Matematik, aynı zamanda, varsayımlar yapmak ve bu varsayımlarla oynayıp neler olacağına bakmaktır. | TED | إنها أيضاً حول صنع الافتراضات واللعب بهذه الافتراضات لنرى ماذا يحدث. |
| Ki bu yine üretim artışına dair iyimser varsayımlar yaparsak. | TED | وذلك مع وجود تلك الافتراضات المتفائلة حول نمو الإنتاج. |
| Bazı varsayımlar, başka varsayımlar yapmadan çelişkilere yol açmayabilir. | TED | قد لا تؤدي بعض الافتراضات إلى تناقضات دون تقديم مزيدٍ من الافتراضات. |
| varsayımlar hatalara yol açar ve hatalar seni öldürtür! | Open Subtitles | الإفتراضات تؤدي إلى أخطاء و الأخطاء تؤدي إلى قتلك. |
| Bu sorunun arkasındaki varsayımlar yanlış ve bunu beni korkutuyor. | Open Subtitles | الإفتراضات وراء هذا السؤال مظللة لدرجة أنّها تخيفني |
| Maalesef edindiğin neredeyse tüm varsayımlar yanlış ama. | Open Subtitles | للأسف، تقريبًا كافة الإفتراضات التي لديك خاطئة |
| Bunların hepsi de manyakça varsayımlar ve söz veriyorum ki hiçbirisi olmayacak. | Open Subtitles | هذه كلها افتراضات جنونية، وأعدكِ أنَّها لن تحدث. |
| Herkes endişelendiği için aptal aptal varsayımlar yapıyorlar ve nasıl tepki göstereceğin sana kalmış. | Open Subtitles | وبالنسبة لبقية الناس فهم دائما يفترضون افتراضات غبية والأمر عائد اليك في هذا الشأن |
| Evet, ama hizmetçi tuttuğun zaman, bazı varsayımlar yaparsın. | Open Subtitles | نعم ولكن عندما تطلب خادماً .. تقوم بـ افتراضات معينة |
| "Zayıf varsayımlar", 800 dolar Alex. | Open Subtitles | سأتوقف على إفتراضات ضعيفة مقابل 800 دولار لـ ألكس |
| Sen de hep doğru varsayımlar da bulunan biri değilsin. | Open Subtitles | أنت من نوع الرجال الذين يضعون إفتراضات غير صحيحة |
| Onları korumak için ne kadar ileri gideceğimle ilgili varsayımlar yapma sakın. | Open Subtitles | لاتضع أية فرضيات إلى مدى بمكنني الذهاب من أجل حمايتهم |
| Ancak başka varsayımlar da mevcut. | Open Subtitles | ولكن هناك فرضيات أخرى. |
| En temel diyalektik, 1'den 9'a, belkiler yok, varsayımlar yok, ondalıklar yok. | Open Subtitles | إنها من واحد إلى تسعة بلا ربما وبلا أفتراضات وبلا كسور |
| Bu yaptığın... çok kaba. Buraya gelmen... benimle ilgili varsayımlar yapman. | Open Subtitles | هذا وقح جداً, القدوم لهنا و عمل هذه الفرضيات بشأني. |