| Ölümde her şey sessiz ve hoş ve huzur dolu, anne. | Open Subtitles | ...في الممات ...كل شيئ هادئ ...ولطيف |
| Neşeli ve hoş bir şey olsun. | Open Subtitles | أعزفى شىء خيالي ولطيف |
| Ama eğlenceli. ve hoş bir ortam. | Open Subtitles | لكنّ البقاء هنا ممتع ولطيف |
| Sen çok güzel ve hoş biriydin. | Open Subtitles | لقد كنتِ حسناء و لطيفة للغاية |
| Bu sefer sadece akşam yemeği ve hoş bir sohbet oldu diyelim. | Open Subtitles | في هذه الحالة، لقد كان مجرد عشاء، ومحادثة لطيفة |
| Yani, ikiniz de bekarsınız, ikiniz de zeki ve hoş insanlarsınız. | Open Subtitles | أعني، كلاكما عازبان، وكلاكما ذكيّان ولطيفان. |
| Çok güzel ve hoş ve akıllı ve esprili ve çocukluk arkadaşı olduklarını söylemiş miydim? | Open Subtitles | ولطيفة و ذكية , مرحة, وهل ذكرت... لك أنهم أصدقاء منذ الأبد ؟ |
| - Ne kitabı? Hüzünlü ve hoş bir şeyler işte. | Open Subtitles | شيءٌ حزين ولطيف. |
| Çok yakışıklı ve hoş birisin. | Open Subtitles | أنت وسيم للغاية ولطيف |
| Fakat ben... etkileyici ve hoş olmasına çalıştım. | Open Subtitles | لكني أردت أن... أجعل (تي-باج) فاتناً ولطيف |
| ve hoş. | Open Subtitles | ولطيف |
| - Sen zeki ve hoş bir kızsın. | Open Subtitles | حسناً... إنكِ ذكية, و لطيفة و... |
| Ve, evet, o çok güzel ve hoş. | Open Subtitles | و نعم إنها جميلة و لطيفة |
| Zeki ve hoş. Vay canına. | Open Subtitles | ذكيّان ولطيفان. |
| Hayır. Ama onu oldukça eşsiz ve hoş buluyorum. | Open Subtitles | كلا، لكن أجدها فريدة جداً ولطيفة. |
| Ilıman ve hoş... | Open Subtitles | متسامحة ولطيفة! |