| Yani internetle ve içerik hırsızlığıyla gelen iş kaybı, içerik endüstrilerimizde iş kayıplarına yol açtı. | TED | وتم خسارة هذه الوظائف بظهور الانترنت وقرصنة المحتوى وبذلك أصبح لدينا بطالة في صناعة المحتوى |
| Sadece bu değil, objeleri hareket ettirdiğimde bu algılanıyor ve içerik buna göre ayarlanıyor. | TED | ليس هذا وحسب ، بل كلما حرّكت الجسم ، سيقوم الهاتف بتتبعه ووضع المحتوى عليه بكل سلاسة. |
| Tasarımcılar biçim ve içerik ile içerik ve biçim arasındaki ilişki hakkında konuşurlar. Şimdi, sizce bunun anlamı nedir? | TED | المصممون يتحدثون عن العلاقة بين الإطار والمحتوى، المحتوى والإطار، ماذا يعني ذلك؟ |
| Şöhret bir sürü insanın sizi uzaktan sevmesidir, ama serbestçe paylaşabildiğimiz internet ve içerik bizi geri çağırıyor. | TED | تدور الشهرة حول أن كثير من الناس يحبونك من مسافة بعيدة، ولكن الإنترنت والمحتوى الذي نحن قادرون على تشاركه بحرية على الانترنت ترجعنا الى الخلف. |
| Yalnızca bir harfini değiştirirseniz, daha iyi bir kelime ve içerik elde edersiniz: free (bedava) | TED | إذا قمتم بتغيير حرف واحد فقط في ذاك المحتوى تحصلون على كلمة أفضل بكثير، محتوى أفضل بكثير، حرية |
| Geleneksel 2B düşünce yapısını gerçekten kırıyoruz ve daha zengin bir film yapımı ve içerik üretimi olasılığı getiriyoruz. | TED | نحن نغير التصورات الذهنية التقليدية ثنائية الأبعاد. ونجيء بفرص أكثر ثراءً لصناعة الأفلام، وخلق المحتوى. |