"ve yalnız" - Traduction Turc en Arabe

    • ووحيدة
        
    • و وحيدة
        
    • و وحيد
        
    • ووحيد
        
    • والوحدة
        
    • وحيد و
        
    • ووحيده
        
    • و وحيداً
        
    • و الوحدة
        
    • ووحيداً
        
    • ووحيدًا
        
    • و منعزل
        
    • وحيدة و
        
    • ولا وحيدين
        
    • وشأني حتى أنهم سيوقفون
        
    Böyle bir durumda tek ve yalnız olduğumu düşünerek yanılmıştım. TED كنت مخطئة في تفكيري أنني فريدة ووحيدة في هذا الوضع.
    Bilgisayarların sıkıcı, teknik ve yalnız olduğunu düşünen insanlardan olmaya başladım. TED ثم بدأت أنتمي إلى هؤلاء الأشخاص الذين شعروا بأن الحواسيب مُملة وتقنية ووحيدة
    Yanında olmam seni zorlayabilir, başına bela açabilir ama sensiz üzgün ve yalnız olmak istemiyorum. Open Subtitles أنا ربما أجعل الأمور صعبة عليك، أو أتسبّب لك ،في المشاكل وأنا بجانبك ولكنني لا أريد أن أكون حزينة و وحيدة بدونك
    Buna inanmakta zorlanabilirsin ama ben kötü ve yalnız bir gençlik geçirdim. Open Subtitles قد تجدين هذا صعباً تصديقه لكن ديَني كان شاب خجول و وحيد
    Eğer gamsız derken, parasız ve yalnız kalmayı diyorsan, herkes düşünürdü. Open Subtitles اذا كنت تعني بالخالي من الهم.تعني مفلس ووحيد الجميع سيظن ذلك
    İçinde bir boşluk hissiyle, kasvetli ve yalnız yaşamına dönecekti. Open Subtitles وستتركه وحده فى فراغ كبير ليعود إلى الكآبة والوحدة الدائمة
    Burada yalnız başınayım ve yalnız olduğunda yalnız... yalnız hissedersin. Open Subtitles ,أنا وحيد .و عندما نكون وحيدين .نشعر بالعزلة
    Yaşlandığında, benim gibi kullanılmış ve yalnız kalmak istemezsin. Open Subtitles لا تريدين أن ينتهي الأمر بك عجوزه ومستخدمه ووحيده مثلي
    Franz arabaya atladı ve ateşli bakışlarla üzgün ve yalnız başına etrafta dolandı. Open Subtitles ركب فرانز السيارة وتجول بالجوار حزيناً و وحيداً ، منفعل العينين
    Ruhunun derinliğinde herkes gibi ürktüğünü ve yalnız olduğunu biliyorum. Open Subtitles متأكد من داخلى أنها خائفة ووحيدة مثل كل شخص
    Bu karakter, özgüven eksikliğinin onu, içinde yaşlanmış ve yalnız bir şekilde ve doğru düzgün bir çantaya bile sahip olamadan öleceği bir hücreye Open Subtitles الشخصية عبارة عن مختبرة منتجات عديمة الثقة بنفسها تحصر نفسها في مكتبها الحزين حيث تموت عجوزة ووحيدة
    Şımarık ve kötü kalpli olduğunu düşünüyordum ama artık üzgün ve yalnız olduğunu düşünüyorum. Open Subtitles كنت أظن أنها مدللة وشريرة ولكن الأن أعتقد أنها حزينة ووحيدة
    Yağmuru, 39 yaşında ve yalnız olduğumu önemsemeyerek uyanmam gerek. Open Subtitles و لا أهتم لأنها تمطر أو أنني في 39 من عمري و وحيدة
    ...ve yalnız olduğun için yanında kaldığımı söylemeliyim ve senin adına üzüldüğüm için. Open Subtitles أن سبب بقائي معكِ الليلة لأنكِ كنتِ حزينة و وحيدة تماماً وقدشعرتُبالأسىتجاهكِ.
    Daima dışlanmış ve yalnız olacak böylece siyah kardeşlerine nazaran insanlardan daha az korkacak. Open Subtitles ستظل دائما مرفوضة و وحيدة بالرغم من كونها أقل خوفا من البشر بالمقارنة مع أخوتها و أخواتها من ذوي اللون الأسود
    Şimdi yalnızım, kayıp ve yalnız, uzak, uçsuz bucaksız, başıboş dünyada. Open Subtitles أوحيد انا الآن , تائه و وحيد في عالم رحال , بعيد و واسع
    Dans etmeyi sevmeyen bir eşcinsel üzücü ve yalnız bir dünyada yaşar. Open Subtitles رجل شاذ يكره الرقص يعيش في عالم صغير حزين و وحيد
    ♪ Üzgün ve yalnız ♪ ♪ Bir arkadaşını arıyor ♪ Open Subtitles ^ إنه حزين ووحيد الآن ^ ^ لذا اتصل بصديقته ^
    Sevgili, Gaius, kendimi çaresiz ve yalnız hissettiğim için sana koştum ve başka kime güveneceğimi bilmiyorum. Open Subtitles عزيزي, ْ غايوس ْ , عدتُ إليك لأنني أشعر بالضياع والوحدة ولا اعلم من اصدق.
    Neyse, sonra yalnız olduğumu fark ettim, ...ve yalnız olmak istemediğimi anladım. Open Subtitles بأي حال ، لقد ادركت انني وحيد و في الحقيقة لا أريد ان اكون وحيداً
    Yaşlandığında, benim gibi kullanılmış ve yalnız kalmak istemezsin. Open Subtitles لا تريدين أن ينتهي الأمر بك عجوزه ومستخدمه ووحيده مثلي
    Zavallı yaşlı adam bitik ve yalnız ölmüş. Open Subtitles الرجل العجوز المسكين مات مُفلساً و وحيداً
    Yaşamı yabancı ve yalnız görünse de her dakikasını heyecanla yaşıyor. Open Subtitles ايضا ان حياته تبدو كالمخلوقات الفضائية و الوحدة لقد حصل على وقته من الحماس
    Mutlu bir yüz takınıyor ama içinden aslında üzgün ve yalnız bir adam. Open Subtitles إنه يظهر أنه سعيداً، ولكن بداخله فهو حزيناً ووحيداً
    Sonra bu soğuk donmuş küçük dünyayı sadece yıldızlar arasında gezerken karanlık ve yalnız bir halde bulurdunuz. Open Subtitles ولربما تجد هذا العالم البارد المتجمّد الصغير يندفع بين النجوم مظلمًا ووحيدًا
    Buradaki bu suç, bu olay bir pedofilinin işi değilse ya çaresiz ve yalnız bir adamın mesajıysa... Open Subtitles مـاذالوكـانتالجريمةهـنا ,وقــاتلنا... . لم يكن يـرتكب جرائمه بدافع الهوس الجنــسي بل لأنـهُ يــائس ويشعر بالوحــدة و منعزل بنـفسه
    Sam ile yollarını ayırmaktan söz etti ve yalnız kalmaktan çok korkuyor ki ayrılırsa başına gelecek şey de bu. Open Subtitles إنها فزعة لكونها وحيدة و تتحدث عن الإنفصال عنه هذا التفسير يبدو قابل للتصديق
    Genç yaşta, fakir ve yalnız ölmemek. Open Subtitles لا نموت صغار ولا فقراء ولا وحيدين.
    40 yıl boyunca çalıştık ve yalnız bırakıldım... Open Subtitles لقد عملنا 40 سنة من أجل هذا، دعني وشأني حتى أنهم سيوقفون الباليه في التلفاز

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus