| Buraya gelmeden önce kendime çeki düzen verecek vaktim yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لدي الوقت لأصلح من نفسي قبل المجيء |
| İşe batmış haldeyim ve yemekle ilgili bilgi verecek vaktim yok. | Open Subtitles | لكني غارقة في العمل ، و ليس لدي الوقت لأعلمك عن الطعام المطهو |
| Tuzaktı. Başka bir şey verecek vaktim yoktu. | Open Subtitles | ، لقد كان الأمر معداً مسبقاً . لم يكن لدي الوقت لأبيع غيرها |
| Ona cevap verecek vaktim var mı bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أعرف ما إذا لدي الوقت للأجابة عن هذا. |
| Ama kimseye ders verecek vaktim yok. | Open Subtitles | ولكن ليس لدي الوقت لتعليم أي شخص |