| Söz konusu iddiaya ilişkin tanıkla yüzleşme hakkımızı Sayın Yargıç. | Open Subtitles | من حقنا مواجهة الشاهد المعادي في المحكمة يا حضرة القاضي |
| Şanslıydım, işi aldım, fakat babamla yüzleşme en zor kısımdı. | TED | لحسن الحظ حصلت على العمل لكن اصعب جزء هو مواجهة ابي |
| Eğer bu sorunla hep beraber yüzleşme cesaretini gösterirsek azaltabileceğimiz acıları düşünün. | TED | ولكم أن تتخيلوا كمّ المعاناة التي يمكننا تخفيفها إن تجرأنا على مواجهة هذه القضية معًا. |
| Başımı dik tutarak ölümle yüzleşme becerisini gösterebileceğim ama kendilerine Faşist diyen bu zalimler bunu başaramazlar. | Open Subtitles | وأنا سأكون مستعدا لمواجهة الموت ورأسي مرفوعا عاليا ولكن هؤلاء الطغاة من يسمون أنفسهم فاشيست لا يتمكنون |
| Sefil olacaksın çünkü değişikliklerle yüzleşme cesaretin yok ? | Open Subtitles | اذاً ماذا؟ ستجلس هنا وستكون بائساً لانك لا تملك الشجاعه لمواجهة التغيير؟ |
| On kitap sonunda yüzleşme gerçekleşiyor. Ama sonucu sürüncemede bırakmış. | Open Subtitles | عشرة كتب تقود إلى المواجهة الأخيرة لكنّها أنهتها بنهاية مفتوحة |
| Peki, eğer İslam ve demokrasi büyük bir yüzleşme anında mevcutsa bu ne demektir? | TED | الآن، إذا كان الإسلام والديموقراطية في الوقت الحاضر في لحظة مواجهة عظيمة، ماذا يعني ذلك؟ |
| Bugün toplumdaki asıl hastalık başarısızlıkla yüzleşme isteksizliği. | TED | المرض الحقيقي في مجتمعاتنا اليوم هو عدم رغبتنا في مواجهة الفشل. |
| Doğru bildiğimi yaptım ve şimdi sonuçlarıyla yüzleşme zamanı. | Open Subtitles | وقتذاك، فعلت ما رأيته صواباً. عليّ الآن مواجهة العواقب. |
| Bu canavarlarla yüzleşme cesaretini gösteren kişi bizim dostumuzdur. | Open Subtitles | أي رجل شجاع بستطاعته مواجهة هذه الوحوش هو صديق |
| Bizim için zaman, Karma müziğiyle yüzleşme zamanıydı. | Open Subtitles | بالنسبة إلينا آن أوان مواجهة عاقبة فعلتنا |
| Evet , büyüyüp gerçeklerle yüzleşme zamanın geldi değil mi ? | Open Subtitles | حسنا, إنه وقت النضوج و مواجهة الحقائق, أليس كذلك ؟ |
| Sanırım sorumluluklarımızla yüzleşme vaktimiz geldi. | Open Subtitles | أعتقد أنه حان الوقت بالنسبة لنا لمواجهة المسؤوليات لدينا ولكن |
| Gerçeklerle yüzleşme zamanı geldi. | Open Subtitles | يحتمل أن هذا هو الوقت المناسب لمواجهة الحقائق |
| Burada ikisiyle de yüzleşme fırsatı veriyoruz. | Open Subtitles | هنا نحن نعطى الناس الفرصة لمواجهة كليهما |
| Ama cinayet odamızda hazırlanan şu büyük yüzleşme sahnesinin amacı ne? | Open Subtitles | لكن ما هدف محاولة تمثيل مسرحية المواجهة الكبيرة هذه للمجرم ؟ |
| Merhaba Jeff Eğer bu kaydı dinliyorsan uzun zamandır hayalini kurduğun yüzleşme . | Open Subtitles | .. المواجهة التى كنت تحلم بها .. أخيرا تحققت .. بالنسبة لك هو رمز التغير بحياتك |
| Tamam, gelin böyle. yüzleşme tarzı yapalım, tamam mı? | Open Subtitles | حسناً، اقتربوا، لنفعل هذا بأسلوب المواجهة. |
| Eğer öyle ise, bu soruyu destekleyen herhangi bir kanıtla yüzleşme hakkım olmalı. | Open Subtitles | لو كان كذلك، أظن لديّ الحق لأواجه أيّ دليل يدعم هذا السؤال. |
| Artan merakın anlamı... tehlikelerle yüzleşme zamanı yakın demektir. | Open Subtitles | فإن الفضول المتنامي يجعل مواجهته لها وشيكة |
| Bu bir yüzleşme değildi. - Ama Roger'la Ethan'ın seni dışlamalarına kızmıştın. | Open Subtitles | إنها لم تكن مجابهة لكنّك أزعجت روجر وإثان وإستثنياك |
| Lana, sana yaptıklarımla yüzleşme vaktim geldi. | Open Subtitles | لانا)، إنه وقت مواجة ما فعلته لك) |