| Paul kaçmaya karar verdi. Aynı sırada bana çarpan yaşlı bayan kendisini kaza yerine dönmeye ikna eden kız kardeşini aramıştı. | Open Subtitles | مساعدة رجل ملقي في وسط الطريق أو أخذ المال والهرب قرر بول الهرب في هذه الأثناء، السيدة العجوز التي صدمتني، اتصلت بأختها |
| Ve park yerinin F kısmındaki aracını bir türlü bulamayan yaşlı bayan çünkü aslında onun arabası yok. | Open Subtitles | وهناك تلك السيدة العجوز التي لا يمكنها ايجاد مكان ركنها بالطابق السادس لانها لا تملك سيارة |
| Biliyorum. Arkadaki yaşlı bayan seni eve atmaya hazırdı. | Open Subtitles | أعرف, تلك السيدة الكبيرة السن في النهاية كانت جاهزة لاخذك للبيت |
| yaşlı bayan öldükten sonra burayı satmak istedim ama Frank buna izin vermedi. | Open Subtitles | كنت اريد بيعه بعد موت السيده العجوز لكني لم استطع اقناع فرانك بهذا |
| Her zamanki işimiz, yaşlı bayan. | Open Subtitles | في جميع عمل اليوم أيتها السيدة المسنة |
| Söyledikleriniz tam bir saçmalık, yaşlı bayan. | Open Subtitles | أنتِ تقولين كلاما فارغاً ، أيتها العجوز. |
| yaşlı bayan kocasını bıraktı. Ölü adam, karısı ve çocukları. | Open Subtitles | تركت السيدة العجوز زوجاً ورجل ميّت، وزوجته وأطفال |
| Daha az stresli. Selam. yaşlı bayan üst kata çıktı. | Open Subtitles | أقل ضغط مرحباً ذهبت السيدة العجوز إلى الأعلى هل حصلتي على المال ؟ |
| Bir merdiven alalım... yaşlı bayan gidene dek bekleyelim... ve küçük kuşu yakalayalım! | Open Subtitles | لنحصل على سلم... أنتظر حتى تذهب السيدة العجوز وتمسك الطائر الصغير |
| O yaşlı bayan benim annem, seni ödlek soysuz. | Open Subtitles | تلك السيدة العجوز هي والدتي أنت رعديد حقير أنت ... |
| Otobüs durağındaki yaşlı bayan. | Open Subtitles | السيدة العجوز في محطة للحافلات. |
| Evet, zavallı yaşlı bayan. | Open Subtitles | نعم, السيدة العجوز المسكينة |
| yaşlı bayan bunu kapının ardından duyabildiğini söyledi. | Open Subtitles | السيدة الكبيرة السنّ تَقُولُ بأنّها يُمْكِنُ أَنْ تَسْمعَ هو خلال البابِ. |
| Burada yaşayan yaşlı bayan da aptal öpücüydü. | Open Subtitles | السيدة الكبيرة التي عاشتْ هنا كَانتْ سخيفه وتقبلني أيضاً |
| Öyle bir isimde, böyle küçük bir yerde yaşlı bayan Gudat bulması pek zor olmasa gerek, değil mi? | Open Subtitles | بإسم كهذا وفي مقاطعة كهذه ليس من الصعب إيجاد السيدة الكبيرة جودات أليس كذلك؟ |
| Tanrım, sence yaşlı bayan Hallet'in en değer verdiği mülküne yağmadan yalanmayı mı isterdim? | Open Subtitles | هل تعتقدى انى أريد ان يقبض على من أجل سرقه أغلى أملاك السيده العجوز هيلت ؟ |
| Demek yaşlı bayan bir kazaya kurban gidecek ha, K-Ken? | Open Subtitles | اذا سوف تتعرض السيده العجوز لحـ حـ ادثه اليس كذلك يا كـ كـ ين؟ |
| İlk önce yaşlı bayan sonra fahişe arkadaşının müşterisi. | Open Subtitles | أولا السيده العجوز والأن مع زبائن عاهرتك |
| Merhaba, yaşlı bayan. | Open Subtitles | -مرحباً، أيتها السيدة المسنة ! |
| Düzeleceksin, yaşlı bayan. | Open Subtitles | ستكونين بخير, أيتها العجوز |
| Masanın ucundaki yaşlı bayan bildik bir Yahudi düşmanı. | Open Subtitles | والسيدة العجوز في مؤخرة المائدة كارهة لليهود تقليديه |