| Kaçıyor olmalıydın, 007, karşı tarafın sana yaklaşmasına izin veriyorsun. | Open Subtitles | لابد انك تنحرف ، يا 007 تدع عدوك يقترب منك هكذا |
| Amaç bu zaten. Onu bir güzel halledecek bir erkeğin ona yaklaşmasına izin vermez. | Open Subtitles | هذه هى النقطه, هى لا تترك رجلا يقترب منها كفايه ليفعل ذلك |
| Ben Ansari nin olduğu arabanın üstündeydim Orada kimsenin yaklaşmasına izin vermedim. | Open Subtitles | كنت هناك في عربة الأنصاري لم أدع أحد يقترب |
| John'u ara, Bayan Logan'ın kürsüye yaklaşmasına izin vermemesini söyle. | Open Subtitles | إتصل بـ جون وأخبره ألا يدع السيدة الاولى تقترب من ساحة المؤتمر |
| Raiderların madencilere yaklaşmasına izin verme. | Open Subtitles | فقط لا تسمح للمركبات المهاجمة بالإقتراب من مركبات المعادن |
| Koca George, yanına yaklaşmasına izin verdiği tek insan olarak... gece gündüz Idgie'ye göz kulak oldu. | Open Subtitles | جورج الكبير كان الشخص الوحيد الذي سمحت له بالاقتراب منها وراقبها ليلا ونهارا |
| Neil, CTU ajanı sana doğru geliyor. Ona yaklaşmasına izin verme. | Open Subtitles | عميل الوحدة قادم باتجاهك، لا تدعه يقترب منها |
| Sahte bir kimlikle bile olsa kamera sisteminin yanına yaklaşmasına imkân bile olamaz. | Open Subtitles | ..حتى مع هويةمزيفة. مستحيل أن يقترب من نظام آلات المراقبة. |
| Nedense senin gibi tedbirli biri silahlı bir saldırganın inanılmaz derecede yaklaşmasına izin vermiş. | Open Subtitles | ولسبب ما، رجل حذر مثلك سمح لمهاجم مسلّح بأن يقترب كثيرا. |
| Hayır, durun! Ne yaparsanız yapın, cihazın yanına yaklaşmasına izin vermeyin. | Open Subtitles | لا لا لا لا مهما تفعله فقط لا تجعله يقترب من ذالك الجهاز |
| Yanına yaklaşmasına izin vermene şaşırdım doğrusu. | Open Subtitles | إنّي مندهش أنكما تركتماه يقترب منكما، لأكون صريحاً. |
| Bir noktada hayatıma hâkim olmaya ve kimsenin bana canımı yakacak kadar yaklaşmasına izin vermemeye karar verdim. | Open Subtitles | في مكان ما على طول الخط لذا قررت أن أغير مسار حياتي ولن أسمح لأي شخص أبداً أن يقترب مني ويجرحني |
| Sen girdiğinde konuştuğum adam, enstrümanlarına başkasının dokunmasına hatta yaklaşmasına bile izin vermez. | Open Subtitles | و نوعية عملنا, تعرف الرجل الذي كنت أتحدث معه عندما أتيت لا يدع أي أحد آخر يقترب من هذه الألات |
| Bir daha hiç kimsenin bunu yapacak kadar yaklaşmasına izin vermiyorum. | Open Subtitles | وكنت أعمل جاهدة بأن لا أسمح بأحد أن يقترب مني كي يفعل هذا مُجدداً، |
| Yanlış ellere geçmesin diye sürekli yerini değiştiriyorlar ve onun da yanına yaklaşmasına izin vermeyeceklerdir. | Open Subtitles | وينقلونها باستمرار كيلا تقع في الأيادي الآثمة. ولن يدعوه يقترب منها، أقلُّها ليس قبلما أقتله. |
| John'u ara, Bayan Logan'ın kürsüye yaklaşmasına izin vermemesini söyle. | Open Subtitles | إتصل بـ جون وأخبره ألا يدع السيدة الاولى تقترب من ساحة المؤتمر |
| Sen de bunu bilmeseydin onun bu kadar yaklaşmasına izin vermezdin. | Open Subtitles | لم تكن لتتركها تقترب منك هكذا لو لم تكن تظن ذلك أنت أيضاً. |
| Böyle bir şeyin olabileceğini biliyordun ve yine de kızının oğluma yaklaşmasına izin mi verdin? | Open Subtitles | تعلم أن شيئاً كهذا يمكن أن يحدث ومع ذلك تركت ابنتك تقترب من ابني؟ كيف أمكنك ذلك؟ |
| Başarısız suikast girişiminden beri güvenliği kimsenin onu öldürebilecek kadar yaklaşmasına izin vermiyor. | Open Subtitles | منذُ محاولةِ الاغتيال الفاشلة، لا يسمحُ حرّاسها لأحدٍ بالإقتراب كفايةً لقتلها. |
| Ama erkek ev sahibi, herkes için yeterince olduğunu düşünmenize rağmen diğerlerini çiçeklerinin yanına yaklaşmasına müsade etmez. | Open Subtitles | لكن الذكر المقيم لن يسمح للآخرين بالاقتراب من أزهاره بالرغم أنك قد تعتقد أن هناك فائض للجميع. |
| yaklaşmasına izin verdim. | Open Subtitles | تركته يمد يديه |