| İçinde bir şey var, fakat tüm taramaları geri yansıtıyor. | Open Subtitles | ،بالتأكيد هناك شئ بالداخل و لكن كل المسح ينعكس مرة أخرى |
| Heavy metal müzik genellikle satanizmle ilişkilendirilir bu çocuklar ve liderleri bunu görünümlerine yansıtıyor olabilir. | Open Subtitles | و قد ينعكس هذا على مظهر هؤلاء الاطفال و قائدهم على الارجح سيكون هناك جنس، مخدرات، كحول |
| Bu resimde olduğu gibi, gezegeni bir yeşil-mavi mermer gibi görmenizin nedeni, güneş ışığını yansıtıyor olmasıdır ve okyanusları, bulutları, karayı görebilmemizin nedeni de budur. | TED | وعندما ترون الكوكب يشبه الرخام الأزرق والأخضر، مثلما يبدو في هذه الصورة، فذلك بسبب انعكاس أشعة الشمس فوق سطحه، وبذلك يمكننا رؤية المحيطات، والسحب، والأرض. |
| Şüpheli pişmanlık duyuyor ve kendi suçluluk duygusunu ailelere yansıtıyor. | Open Subtitles | حسنا,اذن لدينا جانٍ يظهر الندم و من ثم يسقط ندمه على والدي الضحية |
| Burada ultrasonik güç çeviricini yerleştiriyorsun, ...verici cihazından tam işlem frekansını dağıtacak şekilde bu frekansı geri birime yansıtıyor. | Open Subtitles | أنت ستضع محول للموجات فوق الصوتية هنا يبث موجاته بنفس تردد جهاز الأرسال ليعود هذا التردد الى الوحدة |
| Yani sonunda sattığınız şey bu çiftçilerin gerçek yerel ihtiyacını yansıtıyor. | TED | لذا ما تبيعه في النهاية يعكس الحاجة المحلية الفعلية لهؤلاء المزارعين. |
| Benim bölümüm tarafından elde edilen veriler ulusal medyayla aynı durumu yansıtıyor. | Open Subtitles | والمعلومات التي تكدّس مني ومن إدارتي تعكس الإتاحية القومية نفسها من الإعلام. |
| Artık kendi başına olsan da yaptıkların beni yansıtıyor ve ben bu hareketini onaylamıyorum. | Open Subtitles | لكن ماتفعله ينعكس علي، |
| Yani yaptığın her şey, Howard'ın gözünde beni de yansıtıyor. | Open Subtitles | والآن كل شيء تفعله ينعكس عليّ مع (هوارد)، |
| Zihnin sadece şuanki seni yansıtıyor. | Open Subtitles | عقلك ينعكس على حالتك الحالية |
| O istemediği bir canavar yaratıyor, çünkü canavar ona kendisini yansıtıyor. | Open Subtitles | إنه يصنع وحشا ثم يرفضه، لأن هذا الوحش انعكاس لنفسه. |
| Aslında Ifakara ismi, gidenin öldüğü bir yere atıf yapıyor; bu da organize halk sağlığı hizmetleri yokken burada hayatın nasıl olduğunu yansıtıyor. | TED | في الواقع، يشير اسم إيفاكارا إلى المكان الذي تذهب إليه للموت، وهو انعكاس إلى ما كانت عليه الحياة هنا في الأيام السابقة لوجود الرعاية الصحية العامة المنظمة. |
| Ve onların yaşamları bir şekilde senin yaşamını yansıtıyor mu? | Open Subtitles | و هل حياتهم انعكاس لحياتك؟ |
| Şüpheli pişmanlık duyuyor ve kendi suçluluk duygusunu ailelere yansıtıyor. | Open Subtitles | حسنا,اذن لدينا جانٍ يظهر الندم و من ثم يسقط ندمه على والدي الضحية |
| Neyse dinleyin, bu tarak Lucretia Borgia'yı yansıtıyor. | Open Subtitles | حسناً إسمعوني هذا المشط يبث لاكريشيا بورجا |
| Peki ya tarak yansıtıyor derken ne demek istedin? | Open Subtitles | ماذا تعني عبارتك المشط يبث ؟ |
| Bu da bu konular üzerinde çalışan organizasyonların genel fon yetersizliğini yansıtıyor. | TED | وهو ما يعكس نقص التمويل العام للمنظمات العاملة على هذه القضايا. |
| Tavanda geri kalan sahneler, etrafımızdaki dünyanın kalabalık kaosunu yansıtıyor. | TED | المشاهد المتبقية في السقف، تعكس الفوضى التي تملأ العالم من حولنا. |