| Bu biyolümünesans değil, salgı bezlerinden yansıyan ışık sadece | TED | هذا ليس ضوءا متلأليء، هذا ضوء منعكس عن الغدد التناسلية. |
| Dolaylı zorunluluk hissedilmez eğer aynada yansıyan yüzü sevmiyorsanız ya da selden aşağı inen bir tekne değilseniz. | Open Subtitles | الضرورة لذا لَمْ تستشعر لو هو لَيسَ مثل وجه منعكس في مرآة، أَو مركب يَنحدرُ اسفل السيل. |
| Camdan yansıyan güneş Wilshire'da kafa kafaya çarpışmalara sebep oluyordu. | Open Subtitles | إنعكاس الشمس كان يسبب الإصطدامات المباشرة. |
| Buraya oturup aynadan tost makinesine yansıyan görüntüye bakarak banyonun boş olup olmadığının görülebildiğini keşfetmiştim. | Open Subtitles | اكتشفت لو أنني جلست في المطبخ، يمكننيمعرفةما إذاالحمامشاغر ، مستعملةً إنعكاس الحماصة |
| En yüksek tepelerden yansıyan ışık bu körlüğe neden oluyor. | Open Subtitles | ذلك الضوءُ الذي ينعكس من القمم العالية. |
| Bağışınız karşılığında yansıyan çıkartma alabilirsiniz. | Open Subtitles | هذه المساهمة تمنحكِ ملصق عاكس للضوء |
| Ancak, parlak bir kalkandan yansıyan görüntüsüne bakarsan hayatta kalırsın. | Open Subtitles | خذ حذرك ,انت لن تعيش الا اذا نظرت الى انعكاس صورتها فى الدرع |
| Samantha, Samantha'nın Davidler'in gözlerinden yansıyan görüntüsüne bayıldı. | Open Subtitles | أحب سامانثا في سامانثا تنعكس من خلال عيون من ديفيدز. ماذا بحق الجحيم؟ |
| Ama bahse girerim gülüşünü tarif edebilirim. Dünyadaki en parlak prizmadan yansıyan renkleri barındırıyor olmalı. | Open Subtitles | لأنه من الواضح عنده كل لون حيث أنه منعكس من ألمع منشور في العالم. |
| Artık gözlerinden yansıyan yüzümü göremiyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أرى وجهي منعكس بعينيك |
| Bu kardan yansıyan bir ışık oyunu olmalı. | Open Subtitles | لابد أنه كان ضوء منعكس على الثلج |
| Ay'dan yansıyan ışığı görürüz, | TED | نرى إنعكاس الضوء فوق سطح القمر، |
| Şimdi, bu konuda yansıyan benlik iş başında olduğundan bazıları, ya da siz sonunda Kaliforniya'ya taşınabilirsiniz bile. | TED | لكن الآن، لأن إنعكاس النفسية ضالعة في الأمر، فانك ستنتهي -- ربما ينتهي الحال ببعض الناس بالإنتقال لكالفورنيا. |
| Gece 10:00 civarı şehrin yansıyan ışığının parıltısını gördü. | Open Subtitles | رأى إنعكاس الأضواء المتوهجه " " للمدينه حوالى الساعه العاشره مساءا |
| Oysa ki biz, ormandan yansıyan ışıklar halinde görürüz ve şuradaki çalılıklarda bir yerlerde hayvan seslerini duyabilirim. | Open Subtitles | في حين اننا نرى العالم كالضوء الذي ينعكس بعيدا من الغابات، وأستطيع أن أسمع أصوات الحيوانات هناك في مكان ما من الفروة التحتية. |
| Bu, ışığın sabun köpüğünün iç ve dış katmanlarından yansıyan ve gökkuşağı renklerine ayrışan bir dalga olduğu kabul edilerek kolayca açıklandı. | Open Subtitles | وهذا كان يفسر بسهولة إذا كنت تقبل أن الضوء موجه، ينعكس من الطبقات الخارجية والداخلية من غشاء الصابون الرقيق وينكسر إلى ألوان قوس قزح. |
| Yani, bulutlardan yansıyan ay ışığı gibi bir şey. | Open Subtitles | ضوء قمر ينعكس على الغيوب |
| Pekala,yansıtan yüzeyden yansıyan ışık doğrultusu gelen ışığın açısıyla aynı olmalıdır. | Open Subtitles | حسناً انعكاس الضوء من سطح عاكس |
| Keskin köşeleri ve yansıyan bir yüzeyi var. | Open Subtitles | لأن له زاوية حادة وسطح عاكس |
| Ama onu duydun. Sadece kardan yansıyan ışık oyunudur dedi. | Open Subtitles | ولكنك سمعتيها فقد كان مجرد انعكاس الضوء على الثلج |
| Ayın önünden geçerken, buluttan yansıyan ışıkları görüyor musun? | Open Subtitles | أترين انعكاس الضوء من السحب الموجودة أمام القمر؟ |
| Güneş enerjisi sistemine ulaşmadan önce yakınlardaki bir bina gibi bir yüzeyden yansıyan ışınlaraysa yansıyan parlaklık denir. | TED | وتلك الأشعة التي تنعكس أولاً عن السطح، مثل أسطح المبنى المجاور، قبل أن تصل إلى خلايا الطاقة الشمسية نسميها بالإشعاع المنعكس. |