| Ayrıca, takımımın çok zeki bir üyesi bana bunun yapılacak doğru şey olduğunu gösterdi. | Open Subtitles | بالاضافة , الى ان عضو ذكي في فريقي اشار الي بأن هذا هو الشيء الصحيح لفعله |
| yapılacak doğru şeymiş gibi gözüküyordu. Sarhoştum, biliyorsun. | Open Subtitles | كان يبدو لى الشئ الصحيح لفعله , لقد كنت ثمل كما تعلم |
| yapılacak doğru şeymiş gibi gözüküyordu. Sarhoştum, biliyorsun. | Open Subtitles | كان يبدو لى الشئ الصحيح لفعله , لقد كنت ثمل كما تعلم |
| Ama arkadaşlarım ve ailem, benim bundan daha iyi birisi olduğumu bana hatırlattı ve yapılacak doğru şey seni buraya çekmekti, öldürmek değil. | Open Subtitles | .. عائلتي أخبروني انني أفضل من هذا وانه الفعل الصواب الذي يجب ان أفعله |
| Bana güvenin, Başkan Hanım, yapılacak doğru şey bu. | Open Subtitles | ثقي بي سيدتي الرئيسة فهذا هو العمل الصائب |
| Hayır, bence yapılacak doğru şey. | Open Subtitles | لا, أعتقد أنها الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله |
| Charlie, aslında yapılacak doğru şeyin ne olduğunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | تشارلي , انك تعلم في قلبك عن الشيء الصحيح لتفعله |
| - Evet, o zaman yapılacak doğru şey gibi gelmişti. - Tamam. | Open Subtitles | حسنا ، لقد بدى لي وكأنه الشي الصحيح لفعلة في ذلك الوقت |
| Lex'e karşı aday olmanı istiyorum. yapılacak doğru şey bu. | Open Subtitles | ،(أريدك أن تترشح ضد (ليكس من الصواب أن تفعل ذلك |
| - yapılacak doğru şey buydu. - Seni yalancı pislik. | Open Subtitles | لقد كان الشئ الصحيح لفعله - ايها الكاذب الحقير - |
| Geldim çünkü bu yapılacak doğru şeydi. | Open Subtitles | لقد أتيت لأنه الشيء الصحيح لفعله |
| yapılacak doğru şeymiş gibi gelmedi bana. | Open Subtitles | ولكنه لم يبدو الشيء الصحيح لفعله |
| Ama bunun yapılacak doğru şey olduğu anlamına gelmez. Düşündüğüm gibi zayıfsın Annis. | Open Subtitles | لكن هذا لايعني انهُ الشئ الصحيح لفعله انتِ ضعيفة "آنيس" مثلما ظننتكِ |
| - Evet. Ama yapılacak doğru şey bu. Haklısın. | Open Subtitles | أجل، ولكنّه الأمر الصحيح لفعله |
| Orada ne bulacağımı bilmiyorum ama bu yapılacak doğru şey. | Open Subtitles | "لا أعرف مالذي سألقاه هناك ولكنّه الأمر الصحيح لفعله" |
| O zaman o iki masum çocuğu kaçıracağım çünkü yapılacak doğru şey bu. Hayır. | Open Subtitles | إذًا سأختطف الطفلتين البريئتين لأن هذا هو الفعل الصواب. |
| Vergi ödemenin yapılacak doğru şey olduğuna kadar verdiğimden beri borçlu olduğum parayı ödemek için, memurun keyfini bekliyordum | Open Subtitles | بما أن دفع ضرائبي كان العمل الصائب |
| Artık birlikte yaşadığımıza göre, yapılacak doğru şey bu. | Open Subtitles | بما أننا سنعيش مع بعض الآن هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي فعله |
| Rahip olmaya karar verdiğinizde yapılacak doğru şeyin bu olduğunu nereden biliyordunuz? | Open Subtitles | عندما قررت أن تكون قساً فكيف عرفت أن هذا هو الشئ الصحيح لتفعله ؟ |
| It yapılacak doğru şeydi. | Open Subtitles | لقد كان الشي الصحيح لفعلة |
| Belki yapılacak doğru şey oydu. | Open Subtitles | ربما لكان من الصواب القيام بذلك |
| Ancak Çin dışında, Amerika'dan geldiğinde yapılacak doğru politik şey ve kişisel özgürlüğü ihlal edip etmediği büyük bir sorun haline gelir. | TED | لكن خارج الصين، في أمريكا، تصبح قضية كبيرة من الأمر السياسي الصحيح للقيام به وإذا كان ذلك انتهاك لحرية الفرد. |
| Biz yapılacak doğru şeyi bulmaya çalışırken, | Open Subtitles | بينما نحن نحاول ، أن نكتشف القرار الصواب لفعله |
| Ayrıca, kimse yapılacak doğru şey olduğu için itiraf etmez. | Open Subtitles | كما أن لا أحد يعترف أبداً لأنه التصرف الصائب. |
| Bazen istediğimiz şey uğruna savaşmak yapılacak doğru şeydir. | Open Subtitles | بعض الأحيان, القتال من أجل ما تريده هو الأمر الصواب لتفعله. |
| Lieberman yapılacak doğru şey ama yanlış kazanma şekli. | Open Subtitles | لا يمكن ان نفوذ بدون قاعدتنا اختيار ليبرمان هو الفعل الصحيح |
| Bu sabahki konuşmanı duyunca ve çocukları çok özlediğini de bildiğim için yapılacak doğru bir şeymiş gibi geldi. | Open Subtitles | بعد سماع حديثك هذا الصباح وكوني أعرف كم اشتقت إلى الأولاد بدا لي أنه العمل المناسب الذي يجب القيام به |