| Ne dendiğini biliyorum ama bunu yapamazsınız. Çünkü krediniz için kötü olur. | Open Subtitles | أعرف ماذا يدعى لكن لا يمكنك فعل هذا هذا سئ لتنصنيف الإئتماني |
| Mesajlaşırken bunu yapamazsınız, dolayısıyla bu ortamda bunu yapmanın yolları ortaya çıkıyor. | TED | لكن لا يمكنك فعل ذلك خلال الرسائل النصية، لذا فالطرق تتطور للقيام بذلك بواسطة هذا الرمز |
| - Hey! Bunu yapamazsınız! - Oh, hey, üzgünüm, bahsetmeyi unuttum. | Open Subtitles | مهلاً ، لا يمكنكم فعل ذلك أووه ، مهلاً ، آسف |
| Ancak, gerçek bir savaşta bunu yapamazsınız, vurulursunuz. | TED | ولكن في الحرب الحقيقة لا يمكنك القيام بذلك فذلك سيمكن الاعداء من اسقاط الطائرة |
| Ne sizin korkularınızla yüzleşebilir, ne de hayallerinizin peşinden koşabilirim. Siz de aynını benim yerime yapamazsınız. Fakat birbirimizi destekleyebiliriz. | TED | لا أستطيع مواجهة مخاوفك أو مطاردة أحلامك، وأنت لا تستطيع فعل هذا بدلا مني، لكن نستطيع أن ندعم بعضنا البعض. |
| Bunu yapamazsınız, henüz oraya gidemezsiniz. | TED | لا يمكنك فعل ذلك؛ لا يمكنك الذهاب هناك، ليس بعد، |
| O adam hareket edecek kadar güç kazanmadan bir şey yapamazsınız. | Open Subtitles | لا يمكنك فعل شيء حتى يستعيد الرجل عافيته ويستطيع الحركة |
| - Durun, bunu yapamazsınız. - Niye? | Open Subtitles | ـ إنتظر، إنتظر، إنتظر، لا يمكنك فعل هذا ـ لماذا؟ |
| Bırakın beni! Bırakın gideyim! Bunu yapamazsınız! | Open Subtitles | دعني أخرج من هنا, دعني أذهب لا يمكنك فعل هذا |
| Hayır, burada bir parti veriyorum. Bunu şimdi yapamazsınız. | Open Subtitles | كلا، إني أقيم حفلاً هنا، لا يمكنك فعل هذا الآن |
| Ama bir CEO olarak bunu yapamazsınız | Open Subtitles | وأولوياتك الشخصية كنت ستتصرف بشكل مختلف. لكن كمدير تنفيذي لن يمكنك فعل ذلك |
| Ve sen de uçağın da bu konuda bir şey yapamazsınız. | Open Subtitles | ولا انت ولا طيارتك يمكنكم فعل شئ حيال ذلك |
| Glory'yi durduramazsınız. Elinizdeki bilgi ile de hiçbir şey yapamazsınız. | Open Subtitles | لا يمكنكم ايقاف جلوري لا يمكنكم فعل أي شئ بالمعلومة التي معكم |
| Tekrarlayan eylemler yaparak, tıpkı el işi gibi, hızlı yapamazsınız, yavaş yapmanız gerekir. | TED | عن طريق القيام بأفعال متكررة، كالحرف اليدوية، لا يمكنك القيام بها بسرعة، عليك فعلها بتمهل. |
| Dilenci ya da hırsız olmayan kim yakalanırsa, idam edilir. Hayır, hayır, bunu yapamazsınız. | Open Subtitles | لا، لا، أنت لا تستطيع فعل هذا لي أنا لم أفعل أيّ شئ |
| Her ne yapıyorsanız onu burada yapamazsınız. Burayı terk etmelisiniz. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تفعل ما تفعله هنا، عليكَ أن تُغادر |
| - Umrumda değil. Bölmeyi hiç sevmem, su kayağı, dans etme veya kampçıları rahatsız edecek hiçbir şey yapamazsınız, anlaştık mı? | Open Subtitles | يا رفاق، أكره مقاطعتكما، لكنّكما لن تتزحلقا أو ترقصا أو تفعلا أيّ شيء يزعج المخيّمين |
| Bunu yapamazsınız. Zaten iki vukuatım var. | Open Subtitles | لا يمكنكِ فعل ذلك إنني أخطأت مرتين بالفعل |
| Güçsüzseniz bunu yapamazsınız. Ben de Bay Poirot, babamın kızıyım. | Open Subtitles | لا يمكنك أنت تفعل هذا وأنت ضعيف فأنا أبنة أبى |
| Eğer tanım vermezseniz bunu yapamazsınız. | TED | أنتم لا تستطيعون فعل هذا إن لم تعطوا تعريف |
| Bunu yapamazsınız. Bu benim anlaşmam! | Open Subtitles | لا يمكنكَ فعل هذا، لقد كانت هذه صفقتي! |
| Yardım edeceğinize söz vermiştiniz, fakat bunu yapamazsınız, öyle değil mi? | Open Subtitles | لقد وعدتوني بالمساعده يا رفاق ولكن لا يمكنكم ذلك اليس كذلك |
| Bu tür bir işte parasız bir şey yapamazsınız. | Open Subtitles | لا يُمكنك فعل أيّ شيءٍ بالفعل في أي نوعٍ من الأعمال بِدون المال |
| Çocuklar, bu o kadar basit değil. Bunu yapamazsınız, tamam mı? | Open Subtitles | الأمر ليس بهذه البساطة لا يمكنكم أن تفعلوا هذا |
| Bu işi buradan yapamazsınız. | Open Subtitles | لا تَستطيعُ فعل هذا مِنْ هنا يجب أن يكون مِنْ المدينةِ |
| Affedersiniz bayım ama bunu yapamazsınız. Orta boy biftek alabilir miyim lütfen? | Open Subtitles | عفوا سيدي لايمكنك فعل هذا هل بإمكاني الحصول على شريحة لحم معتدلة الشواء؟ |