| Hiç kimse de bunun gerçek olup olmadığını, sen içten misin yoksa yapmacık mısın diye sormaz. | Open Subtitles | ولن يسألك أحد أكانت هذه الاستجابة صادقة أم مفتعلة أكانت حقيقية أم مزيفة |
| Ama kendimi çok yapmacık hissettim. Ağzımdan kelimeler çıkmıyordu. | Open Subtitles | ولكنها بدت مزيفة ما إستطعت قراءة الكلمات |
| Pardon, Şükran Günü'nün ne kadar yapmacık olduğundan bahsederken duygulanıyorum. | Open Subtitles | انا آسف , تعصف بي العواطف عندما اتحدث عن كم هو مزيف عيد الشكر |
| Ortalığı karıştırmaktaki maharetine bakıyorum da söylediğin her şeyin yapmacık bir ihtimam ve sahte bir gülüş ardında saklandığını fark ettim. | Open Subtitles | لقد كنتُ أُفكّر فى قدرتكِ على الخداع وأدركتُ أن كل شيء قلتيه كان يقبع خلف إهتمام مزيف أو إبتسامة زائفة |
| Önce yapmacık geldi. Ama sonra... | Open Subtitles | بدا لي هذا بالبداية مزيفاً لكن عندها لا ادري |
| Bu olaya yapmacık bir bakış demektir. | Open Subtitles | بمتابعة القصّة مثل إفتراض الهوية المزيّفة |
| Amcam diyor ki bende bir erkeğin yapmacık ilgisizliği varmış. | Open Subtitles | عمي يخبرني بأنه لدي اللامبالاة الزائفة لرجل... |
| Hayır, eğlenceli bir şeyler yapmayacağız. Buraya yapmacık gülücükler için geldik. Hadi, makineye doğru. | Open Subtitles | كلا, نحن لم نأتي الى هنا للمتعه , نحن هنا لعمل متعه مزيفه والان ابتسم للكامره |
| Senin yapmacık olduğunu düşünüyorum, hepsi o kadar. | Open Subtitles | أنا أعتقد فقط أنك مزيفة, هذا كل مافي الأمر |
| Üç güçlü beyaz erkeğin kurduğu yapmacık bir şey. | Open Subtitles | إنه منشأة مزيفة من 3 رجال ذو بشرة بيضاء من أصحاب النفوذ الواسع |
| yapmacık bir ''Kötü rüya gördüm'' bahanesiyle sabahın dördünde yatağınızın yanına gelirler. | TED | إنهم يأتون إلى أسرتكم عند 4 صباحًا بأعذار مزيفة مثل: " لقد رأيت كابوسًا فظيعًا". |
| Bunu yapmak için insanların kahkahalarını kaydetmemiz gerekiyordu. Bunun için de onları güldürmek için ne gerekiyorsa yapmamız. Aynı insanlardan daha yapmacık ve sosyal kahkahalar da aldık. | TED | لنتمكن من فعل هذا توجب علينا تسجيل أصوات أشخاص يضحكون، و توجب علينا فعل كل ما يلزم لحملهم على الضحك، و كذلك طلبنا من نفس الأشخاص التكلف و الإتيان أكثر بضحكات مزيفة. |
| Bu İngiltere denen yeri yapmacık olduğu için terkettik. | Open Subtitles | لقد تركنا "إنكلترا"هذه بسبب أنها كانت مزيفة. |
| "Bu kadın yapmacık" demiştim ona! Tamamen yapmacık! Kusura bakmayın. | Open Subtitles | -أن هذه المرأة مزيفة آسـفه على هذا الكلام |
| Ve olası yapmacık evliliğim yattı. | Open Subtitles | وكان لدي زواج مزيف محتمل وقد فشل |
| Ayrıca babamla ilgili yapmacık bir durum sözkonusu. | Open Subtitles | كما يوجد أيضا شيء مزيف بشأن أبي |
| Başarıya ulaşınca kızları terkeden yapmacık herifin biri olacaktı. | Open Subtitles | وسيصبح شخص مزيف إذ يتخلص من أصدقائه عندما ينجح ! |
| Arada bir iltifata hayır demem, yapmacık olsa bile. | Open Subtitles | انا لا أعارض بعض الاطراء حتى ولو كان إطراءً مزيفاً |
| O adama bayılıyorum, çünkü açık konuşuyor. yapmacık değil. | Open Subtitles | أَحب هذا الرجل لأنه يخبرنا بالأمر كما هو , أنه ليس مزيفاً |
| Hele o yapmacık gülümsemesi... | Open Subtitles | وتلك الإبتسامة المزيّفة |
| Enzo yapmacık olmayan sevgilim Ivy'yi öldürmeye karar verdiğinde yapmacık hayatım da sona erdi. | Open Subtitles | حياتي الزائفة الجديدة انتهت لمّا قرر (إينزو) قتل خليلتي غير الزائفة جدًّا (آيفي). |
| - Gülümsemeler yapmacık. | Open Subtitles | الإبتسامة تبدو مزيفه |
| Hemen sağlam kurallar bulmazsak... bizde tıpkı onlar gibi yapmacık olacağız." | Open Subtitles | لذا لو لمْ نحصل على قوانينِ رائعة لأنفسنا بسرعة، سوفَ نكونُ مزيفين أيضًا". |
| Tüm yapmacık ve yanlış bilgiler, bir sürü talihsiz olayın başlamasına sebep oldu. | Open Subtitles | كل المعلومات المزيفه و التي ادت الي تلك الاحداث المؤسفه |