| Her şeyden önce, hiç kimse Julia için yeterince iyi değildir. | Open Subtitles | في المقام الاول لا يوجد احد جيد بما فيه الكفاية لجوليا |
| Ve eğer araba ve şöförü yeterince iyi ise, yarışı kazanırdınız. | TED | فاذا كان اداء السيارة و السائق جيد بما فيه الكفاية ، عندها يمكنك الفوز بالسباق |
| yeterince iyi kimse dışarıda değil. | Open Subtitles | لا أحد جيد بما فيه الكفاية هنا في الخارج |
| yeterince iyi değilsin. Onun kaderi Andy ile birlikte olmak. | Open Subtitles | أنت لست جيد بما فيه الكفاية هو يريد أن يكون مع اندي |
| Belki beni yeterince iyi bulmuyordur. | Open Subtitles | لَرُبَّمَا هي لا تَعتقدُ أَنا جيد بما فيه الكفاية. |
| - Bana göre yeterince iyi. | Open Subtitles | ـ هو جيد بما فيه الكفاية لي ـ حسنا ايها النقيب |
| yeterince iyi değil. Ama rakibinin hareketini tahmin etmeyi öğreneceksin. | Open Subtitles | لَيسَ جيد بما فيه الكفاية لكنك تعلمتي ان تتوقعي تحركات خصمك |
| Ya "iyi" yeterince iyi değilse? | Open Subtitles | ماذا لو كان اليرام ليس جيد بما فيه الكفاية ؟ |
| Öyleyse, sanırım düğününde bulunmak için yeterince iyi değilim. | Open Subtitles | لذا أَحْزرُ لا جيد بما فيه الكفاية لِكي أكُونَ في زفافكَ. |
| Üzgünüm ama yeterince iyi değilsiniz. | Open Subtitles | تَعْرفُ الذي، أَنا آسفُ، أنت فقط ليس بالضبط جيد بما فيه الكفاية. |
| yeterince iyi değilsin. Onun kaderi Andy ile birlikte olmak. | Open Subtitles | أنت لست جيد بما فيه الكفاية هو يريد أن يكون مع اندي |
| yeterince iyi olmadığını kabullenmenin ne kadar zor olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | هَلْ أنت لَكَ أيّ فكرة كيف بشدّة هو كَانَ؟ لي لإعتِراف بأنّني ما كُنْتُ جيد بما فيه الكفاية. |
| Ama ailesi, onun yeterince iyi olmadığını düşünüyormuş. | Open Subtitles | لكن عائلتها يعتقدون أنه ليس جيد بما فيه الكفاية |
| Doktor Merkeze kadar gitmek için yeterince iyi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | الطبيب قال بأنك جيد بما فيه الكفاية لكي يحولك الى الحجز المركزي |
| Aslında senin rolünü verirken kimsenin yeterince iyi olmayacağında direttim. | Open Subtitles | في الحقيقة, تمثيل شخصيتك ولم أكن أظن بأن هناك أي شخص جيد بما فيه الكفاية |
| Ama yeterince iyi olmadığını sanmana neden olacak bir şey yaptıysam, çok özür dilerim. | Open Subtitles | ولكن إن قمت بأي شيء لأجعلك تشعر كما لو أنك لست جيد بما فيه الكفاية فأعتذر عن هذا بشدة |
| Hâlâ kızı için yeterince iyi olmadığım görüşünde. | Open Subtitles | أنه مستمر في أعتقاده أنني لستُ جيد بما فيه الكفاية لأبنته |
| ..yeterince iyi olamadım onun için. | Open Subtitles | جيد بما فيه الكفاية أَو خفّفْ بما فيه الكفاية، |
| Sanki kimse onun için yeterince iyi bir insan değildi. | Open Subtitles | إنه كان مثل لم يكن هناك رجل جيد بما فيه الكفاية لها. |
| Sadece beni onun için yeterince iyi yap istedim. | Open Subtitles | أنا فقط أردتُك أَنْ تَجْعلَ ني جيد بما فيه الكفاية لها. |