| Okul bahçesini kullanarak sebze yetiştiriyoruz, herkes kendi sebzesini yetiştiriyor. | TED | ونحن نستخدم الخضار التي تزرع في الاراضي المجاورة للمدارس حيث كل مدرسة تزرع خضارها الخاصة بها |
| Ailen kokain yetiştiriyor. - Onlar yaprak. | Open Subtitles | عائلتك تزرع الكوكايين - أنها ورقة - |
| Bu gezegenin bütün nüfusu bunu başka bir ırk için mi yetiştiriyor? | Open Subtitles | كامل سكان هذا الكوكب, يزرعون هذا الشيء من أجل جِنسٌ آخر ؟ |
| Çünkü çiftçiler kazların göç esnasında yiyebileceği mahsulleri yetiştiriyor. | Open Subtitles | كَمَا يقوم المزارعين بزراعة المحاصيل تستطيع الأوز أن تأكله في هجرتهم. |
| Manny, örnekleri dağıtıyor Pasadena'da yaşIı bir kadın bunu bodrum katında yetiştiriyor. | Open Subtitles | ماني، إنه يوزع عينات منه سيدة عجوز من باسادينا تزرعه عندها في القبو |
| Bu adamlar için olmasaydı muhtemelen arı yetiştiriyor olurdum. | Open Subtitles | لولا هؤلاء الأشخاص، لكُنت على الأرجح أقوم بتربية النحل. |
| Burda 2003 senesinde, gördüğünüz gibi bütün bu noktalar penguenlerin olduğu yerler. her aile yarımdan biraz fazla yavru yetiştiriyor. | TED | كما ترون هنا في العام 2003 تشير جميع هذه النقاط إلى أماكن وجود طيور البطريق التي تربي فيها مايزيد عن نصف الفراخ |
| Yani kızını yetiştiriyor, bir işi var ve hayır işleri yapıyor. | Open Subtitles | تربي طفلة إذاً، تنشئ استثماراً تقوم بأعمال خيرية |
| Ailen kokain yetiştiriyor! | Open Subtitles | عائلتك تزرع الكوكايين |
| Demek sizin aileniz de mandalina yetiştiriyor. | Open Subtitles | اذا عائلتك تزرع اليوسفي؟ |
| Her lanet olası bahçe Çin ardıcı ağacı yetiştiriyor! | Open Subtitles | كل المزارع التافهه تزرع أشجار (العرعر الصينية)! |
| Herkes kendi sebzelerini kendileri yetiştiriyor gibi görünüyordu. | Open Subtitles | بدا الأمر وكأن الجميع كانوا يزرعون مزرعة الخضار الخاصة بهم |
| Kendi su kaynakları var, yiyeceklerini kendileri yetiştiriyor. | Open Subtitles | حسنا، إذا فهم لديهم موردهم المائي لخاص بهم و يزرعون طعامهم بأنفسهم |
| Şu anda bulunduğumuz yer çiftliğimizin su içinde bitki yetiştirme serası ve Lexcorp ile Erişilenler yiyecek sektörünün geleceğini burada yetiştiriyor. | Open Subtitles | نحن الآن ندخل إحدى قُبب الزراعة المائية. حيث "ليكس كروب" والــ"ريتش" يزرعون أطعمة المستقبل. |
| Hatta bazı balıklar kendi yiyeceklerini yetiştiriyor, bu yüzden çok korumacılar bu konuda. | Open Subtitles | حتى بعض الأسماك تقوم بزراعة طعامها, حتى انهم يقومون بحماية واقائية عنه. |
| Domatesleri, kuzeyde yetiştiriyor. | Open Subtitles | يقوم بزراعة الطماطم في الجهة الشمالية |
| Verdiant, Matchett'in büyüdüğü topraklarda GMO mısır yetiştiriyor. | Open Subtitles | إن " فيرديانت " تقوم بزراعة الذرة المُعدلة وراثياً على الأرض التي نشأ " ماتشيت " عليها |
| Anlamadım, devlet mi yetiştiriyor ya da sadece derecelendiriyor mu? | Open Subtitles | أنا لا أعرف أذا كان هذا يعني أن الحكومة تزرعه أو يصنفونه فقط ؟ |
| Teyzem bu çayı kendi yetiştiriyor. | Open Subtitles | إن عمّتي تزرعه بنفسها. |
| Genelde çocukları büyükanne ve büyükbabaları yetiştiriyor çünkü ebeveynleri; alkolizm, aile içi şiddet ve genel ilgisizlik nedeniyle onları yetiştiremiyor. | TED | غالبا ما يقوم الأجداد بتربية أحفادهم، لأن الآباء -وبسبب الإدمان على الكحوليات وعنفهم ولامبالاتهم- غير مؤهلين لتربية أولادهم. |
| Hala karınca yetiştiriyor musun? | Open Subtitles | مازلت تقوم بتربية النمل؟ |
| İnan bana Avrupa vahşi ve nankör bir nesil yetiştiriyor. | Open Subtitles | أن (أوروبا) تنشئ جيلاً من الوحوش و الناكرين للجميل |
| Ortaya çıkan biyokütleleri, bodrumda depoluyor, yine bitki yetiştiriyor, oraya buraya koşturuyor, ve çıkan tüm bu karbonu atmosferin dışında tutmaya çalışıyorduk. | TED | كنا تأخذ الكتلة الحيوية ، ونخزنها في الطابق السفلي ، نزرع النباتات ،هنا و هناك ، ونحاول أن نمتص كل ذلك الكربون من الجو. |
| Bu adam, Joel Salatin, ona çılgın çiftçi diyorlar çünkü sisteme karşı "yetiştiriyor". | TED | هذا الرجل يدعى جويل سالاتين .. يدعونه المزارع المجنون لانه يزرع بصورة مخالفة للطرق المتبعة .. |