| Evde geriye kalan tek yemek kırıntısı bir fareye bile yetmeyecek kadar ufakmış. | Open Subtitles | وقطعة صغيرة من الغذاء تركها على أرضية منزلهم لقد كانت فتات حتى هي لا تكفي لفأر صغير |
| Onu aldığında bu büyü torbaları sizi korumaya yetmeyecek. | Open Subtitles | و بمجرّد أن يستحوذ عليه لن تكفي هذه التعاويذ لحمايتكما |
| Yeni planımız şöyle: Birkaç fişeği ateşlememiz yetmeyecek. | Open Subtitles | خطّة جديدة، شعلات من بضعة مسدسات لا تكفي. |
| Elimizdekinin en iyisini yapıyoruz. Damıtılmış suyumuz da tükeniyor. Eh, elimizdekiler yetmeyecek. | Open Subtitles | حسناً, ما لدينا لن يكفي, نحن بحاجة إلى ان نثبت وضع المسنين أولاً |
| Evet, bu kahve yetmeyecek. | Open Subtitles | أجل، لن يكفي هذا الكوب من القهوة |
| - yetmeyecek! | Open Subtitles | - هو لَنْ يَصْبحَ كافيَ! |
| Ama bu sana yetmeyecek, değil mi? | Open Subtitles | ذلك لن يكون كافياً لك، أليس كذلك؟ |
| Faiz bunu karşılamaya yetmeyecek. | Open Subtitles | الفائدة لن تكفي لتقيني من هذه الهجمة! |
| Hayır, o kadarı yetmeyecek. | Open Subtitles | حسناَ .. لا هذا لن يكفي |
| Aman Tanrım. Bir gün yetmeyecek. | Open Subtitles | يا للهول، يوم واحد لن يكفي |
| Sarılmak yetmeyecek gibi. | Open Subtitles | أشعر فحسب أن العناق لن يكفي |
| - yetmeyecek kadar. | Open Subtitles | - لَيسَ كافيَ. |
| Aşkımı ne kadar belli etsem de asla yetmeyecek. | Open Subtitles | مهما عبرت لك عن حبى لن يكون كافياً |
| Ancak olanları durdurmaya yetmeyecek. | Open Subtitles | . لكن لن يكون كافياً لايقافهم |