| Kullanılabilir yiyeceklerin güçlü kuvvetli yetişkinlere ve çocuklara ayrılması gerekiyor. | TED | فأي كان الطعام الباقي، يجب أن يُحفظ للقادرين بدنيا وللأطفال. |
| Burası asla Delmonico'nun yeri gibi olmaz, ama sabunu kullanırsan yiyeceklerin lezzeti artar. | Open Subtitles | هذا المكان لن يكون مبهجا ولكن الطعام سيكون اكثر لذة اذا استعملت الصابون |
| yiyeceklerin böyle ziyan edilmesinden nefret ediyorum. | Open Subtitles | و هو أمر سئ و هذه مضيعة للطعام |
| Şekerli şeylere bu kadar ilkel bir isteğimiz olduğundan bu mutluluk noktasına çıkarılmış yiyeceklerin tabaklarımızda yerini alması anlaşılabilir bir durum. | Open Subtitles | و من المتفاهم عليه أن اذواقنا للطعام تغيرت لكل هذه المنتجات التي تجلب لنا البهجة حينما تكون لدينا رغبة اساسية للطعم الحلو المذاق |
| Todd, eğer başka bir ülke de iş bulursam bütün yiyeceklerin tadına bakacağım. | Open Subtitles | تود ? اعتقد انني لو عملت في دولة اخرى سأتطلع لتجربة جميع أنواع المأكولات هناك |
| "Bir araştırma organik yiyeceklerin sağlıklı olmadığını söylüyor." | Open Subtitles | دراسة تشير إلى أنَّ الأغذية العضوية ليست مفيدة للصحة |
| Bu, konserve yiyeceklerin iç kaplamasında bulunan sıkılaştırıcı ve sentetik bir madde olan östrojendir. bazı plastiklerde de bulunudr. | TED | إنه مادة صلبة وإستروجين صناعي يوجد في الأطعمة المعلبة وبعض المواد البلاستيكية. |
| Dinle, likörleri yenilemem lazım ama yiyeceklerin de tazelenmesi gerek... | Open Subtitles | سوف أذهب لتفحص الشراب واعتقد أن الطعام يتطلب بعض المساعدة |
| Dolaptaki yiyeceklerin sonu kötüye gidiyor, ama hala biraz şekerim var. | Open Subtitles | بدأ الطعام يفسد في الثلاجة ولكن ما زال عندي بعض السكر |
| Bütün bu insanları zehirleyen her ne ise, yiyeceklerin içerisinde. | Open Subtitles | كل ما هو التسمم كل الناس , هو في الطعام. |
| Yenilebilir. yiyeceklerin etrafına güzelce sarıp... ...beraber pişirebilirsiniz. | TED | هي صالحة للأكل، وبالتالي يمكن تغليف الطعام بغلاف ذكي يمكن طبخه مع الطعام. |
| Enzimlerin birçok farklı türü vardır ancak temelde yiyeceklerin enerjiye sindirimi gibi ileri dönük işlem yaparlar. | TED | هناك العديد من الإنزيمات المختلفة، لكنّها بشكلٍ أساسي تُسرع العمليات، مثل هضم الطعام وتحويله إلى طاقة. |
| Yine de hesabımıza göre, yediğimiz yiyeceklerin her üç ısırığın biri dolaylı veya dolaysız bal arıları tarafından yayılan polenlemeyle oluşmuştur. | TED | لكننا نقدر أن حوالي واحد في ثلاثة لقم من الطعام الذي نأكله هي بصورة مباشرة او غير مباشرة لقاح النحل |
| Yani yiyeceklerin başına kötü şeylerin Gelmediğine emin olduğumuz yere | Open Subtitles | حيث نطمئن لا يحدث أيّ شيء سيء للطعام |
| Bazen Claire alışveriş listesi yerine yiyeceklerin fotoğrafını bırakıyor bana. | Open Subtitles | ببعض الأحيان , (كلير) تترك لي صوراً للطعام بدلاً من قائمة المشتريات |
| Bazen Claire alışveriş listesi yerine yiyeceklerin fotoğrafını bırakıyor bana. | Open Subtitles | ببعض الأحيان , (كلير) تترك لي صوراً للطعام بدلاً من قائمة المشتريات |
| Araştırmaların, yüksek yağlı yiyecekler ve kızarmış yiyeceklerin... | Open Subtitles | بالرغم من أن الدراسات تظهر أن المأكولات العالية الدسم والطعام المقلي... |
| - Ama... orası yiyeceklerin yaşadığı yer... | Open Subtitles | - لكن , هنالك جميع المأكولات |
| "Bir araştırma organik yiyeceklerin sağlıklı olmadığını söylüyor." | Open Subtitles | دراسة تشير إلى أنَّ الأغذية العضوية ليست مفيدة للصحة |
| Elizabeth: Yaptıkları harika şeylerden birisi de, bizi sağlıklı yiyeceklerin dünyasıyla tanıştırmaları. | TED | إليزابيث: من الأشياء الرائعة التي فعلوها هو أنهم عرفونا على الأطعمة الصحية بمختلف أنواعها. |