| Evet, buraya iki yıl önce getirildim. Sinirsel yorgunluktan şikayetçiydim. | Open Subtitles | لقد أحضرت إلى هنا قبل عامين ، لقد كنت أعاني من الإرهاق العصبي |
| Yemeğimiz yok, suyumuz yok. Devemiz yorgunluktan öldü. | Open Subtitles | ليس لدينا طعام , ولا ماء و جملنا ميت من الإرهاق |
| Erkeklerin yorgunluktan yavaş yürüdüğü, ve hayvanların açlıktan böğürdüğü bir köyde. | Open Subtitles | فى قرية يسير فيها الرجال ببطئ من شدة التعب و تصرخ الحيوانات من الجوع |
| Tüm auranızı harcarsanız yorgunluktan bayılırsınız. | Open Subtitles | وإذا ما استهلكتماها كاملة، فإنّكما ستسقطا من الإعياء. |
| yorgunluktan bittim. Umarım sunuşunu kaçırmadım. | Open Subtitles | إنى منهك القوى، وآمل أن أستمع إلى محاضرتك غدا .. |
| Normalde onay vereceğim bir şey değildir ama yorgunluktan ölüyorum. | Open Subtitles | هذا ليس أمراً أؤيده في الأحوال العادية. و لكنني منهكة. |
| Artık yola çıksak iyi olur. İki saatlik yolumuz kaldı. yorgunluktan ölüyorum ben. | Open Subtitles | من الأفضل أن نذهب، يمكنني القيادة لساعتين وبعدها سأكون مُنهكاً |
| Tabii bir an önce düzenli bir uyku çekmeye başlamazsam yorgunluktan yukarı çıkmak zorunda kalacağım. | Open Subtitles | بالتأكيد إن لم أحصل على قسط من النوم فقريباً سأضطر إلى الانتقال لأعلى من فرط الإرهاق |
| Tabii bir an önce düzenli bir uyku çekmeye başlamazsam yorgunluktan yukarı çıkmak zorunda kalacağım. | Open Subtitles | إن لم أحصل على قسط من النوم فقريباً سأضطر إلى الانتقال لأعلى من فرط الإرهاق |
| Haftalar süren yürüyüşten sonra filler yorgunluktan tükenmişler. | Open Subtitles | بعد اسابيع من السير الأفيال في قمة الإرهاق |
| Sadece kendi işini yapmakla övünmüyorsun aynı zamanda yorgunluktan öldüğün halde işini devam ettirebiliyorsun. | Open Subtitles | إنك تفتخر لا بقدرتك على العمل فحسب بل على أنك تستطيع العمل بجهد يفوق طاقتك إلى ما بعد عتبة الإرهاق |
| yorgunluktan ölürler sanıyorsun. | Open Subtitles | ألا تعتقدين أنّهما يمكن أنْ يموتا من الإرهاق. |
| Bazen baş dönmesi ve yorgunluktan şikayet ediyordu. | Open Subtitles | في بعض الأحيان كانت تشكو من الدوخة و الإرهاق |
| Birçok şikayet ve iki işçinin yorgunluktan ölmesi nedeniyle bu Cumartesi günü bir şirket pikniği yapmaya karar verdim. | Open Subtitles | بسبب كثرة الشكاوي و وفاة شخصين بسبب التعب من العمل لقد قررت ان يكون اليوم اجازه بالشركة |
| Kronik yorgunluktan kimse ölmez. | Open Subtitles | لم يمت أحد أبداً بسبب متلازمة التعب المزمن |
| Çünkü yorgunluktan horluyorum. | Open Subtitles | يجب أن تحترمي شخيري ، لأنه يأتي من التعب |
| Ancak katıksız yorgunluktan uyuyabiliyordum. | Open Subtitles | يمكنني أن انام فقط من الإعياء التام |
| Suyun içinde yürümek tam bir işkence. yorgunluktan düşüyorum. | Open Subtitles | : المشي في الماء عذاب سقطت من الإعياء |
| Gece defalarca uyandıklarını, yorgunluktan öldüklerini, çocukların, bütün sevişme arzusunu yok ettiklerini söylüyor. | Open Subtitles | قالت أنهما يسهران الليل بطوله، كلاهما منهك والأطفال إستنفذوا منهما كل دافع جنسي كان بداخلهما |
| yorgunluktan ölüyorum. | Open Subtitles | في غرفة الفندق التافهة .. أنا منهكة القوى |
| Artık yola çıksak iyi olur. İki saatlik yolumuz kaldı. yorgunluktan ölüyorum ben. | Open Subtitles | من الأفضل أن نذهب، يمكنني القيادة لساعتين وبعدها سأكون مُنهكاً |
| yorgunluktan bitmişlerdi. Çukurda öldürüldüler. | Open Subtitles | كانوا منهكين ولكن الالمان قتلوهم بالحفرة |
| yorgunluktan ölüyorsun. | Open Subtitles | أنتِ مُنهكة .. |
| Görülebileceği umulan mide bulantısı, kabızlık ve yorgunluktan hiçbiri yoktu. | TED | لم يكن لديهم أي غثيان أو إسهال أو إمساك أو إجهاد متوقع. |
| Hayır, ben yatacağım. yorgunluktan ölüyorum. | Open Subtitles | لا , أنا ذاهبة للنوم أنا تعبانة |