| Ve onun programına göre çalışacağız, o da okulu bırakmak zorunda kalmayacak. | Open Subtitles | و سنعمل به وفقا لجدوله ولن يضطر لترك الجامعة |
| Ve böylece beni hiçbir yere götürmek zorunda kalmayacak. | Open Subtitles | و بهذا لن يضطر للذهاب لإحضاري في أي مكان |
| Gelecek sefer babam bayıldığında kimse camı kırmak zorunda kalmayacak. | Open Subtitles | سأتركه مفتوحاً حتى لا يضطر أحد لكسر نافذة للدخول لو أغمي على أبي مرة أخرى |
| Böylelikle patronlarına açıklamak zorunda kalmayacak | Open Subtitles | حتى لا يضطر ان يخبر رؤسائه أنت سرقت الكولومبيين؟ |
| Tek istedikleri yeteri kadar personel olması böylece kimse 15 saat vardiyadan sonra çalışmak zorunda kalmayacak. | Open Subtitles | لقد تبيّن أنّ كل ما يريدونه هو عدد كافٍ من العاملين حتّى لا يضطر أحدٌ أن يعمل أكثر من 15 ساعة مجددًا |
| Daisuke Tanaka'da açıkça kayıtta olduğunuzu belirttiğini söylemeli ki o istifa etmek zorunda kalmayacak sen de açığa alınmayacaksın. | Open Subtitles | في المقابل، دايسوكي تاناكا سيقول أنّك ذكرتي بوضوح أنّ حديثكما كان رسمياً عندها لن يضطر للاستقالة ولن أضطر إلى إيقافك |
| Ve iş de bizi aramak zorunda kalmayacak. | Open Subtitles | ولن يضطر العمل للبحث عنا كما قال "اوسكار وايلد"ه |
| Çok yakında, kimse yaşamak zorunda kalmayacak. | Open Subtitles | قريباً جداً، لن يضطر أحد لذلك |
| Biraz para buldum böylece Emmett motorunu satmak zorunda kalmayacak ben de bunu ona haber vermek istedim. | Open Subtitles | حصلتُ على بعض المال حتى (إيميت) لا يضطر لبيعُ دراجته وأردتُ فقط ان اعلمهُ بذلك |
| Onunla birlikte giderlerse ayrılmak zorunda kalmayacak. | Open Subtitles | لن يضطر لذلك إن ذهبوا معه |
| Kevin her şeyi tek başına yapmak zorunda kalmayacak. | Open Subtitles | (كيفين) لن يضطر لفعل الكثير |