| Sekiz konuşuyor. Bahçenin güney batısındayım. Hedeften bir iz yok. | Open Subtitles | من ثمانية، لا آثر للهدف بالجانب الجنوبي الغربي من الحدائق |
| Oldukça sarsılmış gözüküyor. Geldiğinde Sam'den bir iz bulabildin mi? | Open Subtitles | يبدو مرتعبا تماما اي آثر لسام عندما وصلت لهنا ؟ |
| Parmak izi uzmanı değiller, ama iz tâkip edebilirler. | Open Subtitles | ليس لديهم خبراء فى البصمات لكن بإمكانهم تتبع أى آثر |
| Katherine, hâlâ bakire olduğunu, Arthur'un ona hiç el sürmediğini söyler. | Open Subtitles | كاثرين صرحت بأنها بقيت عذراء، المسكين آثر لم يلمسها قط. |
| - Havayı koklayarak uçan kuşun bile izini bulurmuşsun. | Open Subtitles | يقولون أنك تستطيع أن تقتفى آثر طائر بشم الهواء |
| Şüphelinin insanları saldırganlaştırmak için PCP ya da başka bir uyuşturucu kullandığına dair bir iz bulamamışlar. | Open Subtitles | لم يجدوا اي آثر لمواد منشطة او سموم أخرى تدل على ان المجرم يحاول ان يجعل الناس عنيفيين |
| Evet, ama bu yabancı cisim her ne ise, çok hızlı bir şekilde vücuduna işlemiş ve hiç iz bırakmadan geri çıkmış. | Open Subtitles | فإنها تأيضت سريعاً بداخل جسمه بدون أن تترك اية آثر و لا دليل يؤدي الى معرفة هوية قاتله |
| Bu nedenle ona bu kadar yüksek fiyatlar ödüyorlar. Hata yapmaz, iz bırakmaz. | Open Subtitles | لهذا يدفعون له اموال كبيره انه لا يرتكب ايّ خطأ, لا يوجد له آثر |
| Babam adi bir dolandırıcıydı ve o kadar az şeye sahipti ki istese de iz bırakamazdı. | Open Subtitles | والدي كان رجلاً مخادعاً ليست له أي قيمه و لم يتمكن من ترك آثر في العالم حتى إذا أراد ذلك |
| Yaşadığı yere evine gittim, hiçbir iz yoktu. | Open Subtitles | لقد ذهبت إلى هناك، لشقته، ولكن لا آثر له. |
| Kontrol konuşuyor. Sekiz, bahçenin güneybatısında hedeften bir iz yok. | Open Subtitles | وحدة التحكم، من ثمانية، لا آثر للهدف بالجانب الجنوبي الغربي للحدائق |
| Adam laboratuvar ekipmanları, arabalar almış, lüks otellerde kalmış ama Barnes'den bir iz yok. | Open Subtitles | أقصد هذا الرجل إشتري معدات معملية , سيارات أقام في فنادق فاخرة لكن لا آثر لبارنيز |
| - Odası boştu, hiç iz yoktu. - Kaçmış. | Open Subtitles | لقد كانت غرفتها خالية ولا آثر لها |
| Bir yerlerde mutlaka iz olmalı. | Open Subtitles | لابد أن يكون هناك آثر في مكان ما |
| Malek'e ya da nereye gittiğine dair bir iz yok. | Open Subtitles | لا آثر لمالك لا دليل عن مكان ذهابه |
| - Kraliçe'nin elmas kolyesinden bir iz çıktığını sanmam? | Open Subtitles | أنا لااتوقع أنه كان هنالك أي آثر -لقلادة الملكة |
| Bir aydır süren polis soruşturmasında 15 yaşındaki gence dair iz bulunmadı ve dedektifler şu aşamada ellerinde şüpheli olduğu konusunda açıklama yapmadı. | Open Subtitles | شهر كامل من البحث فشلت من خلاله الشرطة من إيجاد أي آثر للمراهق والمحققين لا يفصحون فيما لو كان هنالك شخص تحوم حوله الشبهات فيما يتعلق بالاختفاء |
| Hayır, Bay Carter, dinleyin. Bunun, kamunun düşüncesini Arthur'un lehine çekmekte yardımı dokunabilir. | Open Subtitles | لا ، سيد "كارتر" ، اسمعني ، هذا من "الممكن ان يثير الرأي العام في صالح "آثر |
| İtiraf et Arthur. Bu gezileri biz olmadan yapmayı seviyorsun. | Open Subtitles | اعترف يا (آثر)، إنّكَ تستمتع بهذه الإجازات بعيداً عنّا |
| Bu birkaç dakika alır. Bu arada paranın izini sürmeniz lâzım. | Open Subtitles | هذا سيستغرق بضع دقائق ، وفى اثناء هذا يجب ان تتبع آثر المال |
| Diğerleri gibi değil, darbe izi yok, bağlanmamış. | Open Subtitles | لا آثر للمقاومة , لا آثر لأربطة أو كدمات , كالأخريات |