| Öncelikle bir şeyi Merak ediyorum. Eviniz buradan arabayla 1 saat uzaklıkta. | Open Subtitles | بداية، أشعر بالفضول تجاه شيء ما يبعد منزلك ساعة قيادة عن هنا |
| Bana yeni bir şeyler katmayacak olsalar dahi onların hayatlarını Merak ediyorum. | Open Subtitles | أشعر بالفضول نحو حياتهنّ, حتّى لو لم أتعلّم منهنّ شيئًا جديدًا. |
| Merak ediyorum çünkü bunu nasıl yapacağını bilmiyorum. Sana bunu gerçekten sormam gerek. Bu işi nasıl yapacaksın? | Open Subtitles | أنا فقط أشعر بالفضول لمعرفة كيف تفعل هذا يجب أن أسألك هذا |
| ve sana bu ışığı yakanın kim olduğunu merak ettim. | Open Subtitles | وكنت أشعر بالفضول حول من قد سمحت لهم بالبقاء هناك |
| Sadece merak ettim de- bizim bunu umursayacağımızı da nereden düşündünüz? | Open Subtitles | أنا أشعر بالفضول فقط ما الذي يجعلك تعتقد أننا سنهتم؟ |
| Ama bu aralar ben... bazı şeylerin neden kaytarıldığını Merak ediyorum. | Open Subtitles | ولكن مؤخراً كنت أشعر بالفضول حول أن الأمور بدأت تضعف |
| Nasıl çalıştığını Merak ediyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أشعر بالفضول إتجاة كيفية فعلك لما حدث 0 |
| Sadece Merak ediyorum. Daha önce para yutmuş kimseyi görmemiştim. | Open Subtitles | أنا فقط أشعر بالفضول فلم أرى احد يبلع عملات من قبل |
| Teklifini Merak ediyorum. Kabul ederiz veya etmeyiz. | Open Subtitles | أنا أشعر بالفضول لسماع العرض الذي سيقدمه لنا و بعدها إما نقبله أو نرفضه |
| Kızgın falan değilim, sadece Merak ediyorum. | Open Subtitles | أنا لست غاضبة أو شيء مثل هذا . كنت فقط أشعر بالفضول |
| Merak ediyorum, yaptığın hizmetin değerini bir bilseydin... | Open Subtitles | أنا أشعر بالفضول ما إذا كنتِ تعلمين قيمة ما تفعلينه |
| Merak ediyorum ama nasıl olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | لقد كنت أشعر بالفضول بشأن ذلك ولكنني لا أعرف السبب |
| Çok merak ettim... Nasıl göründüğünü. | Open Subtitles | لقد كنت أشعر بالفضول وأود رؤية كبف تبدين |
| Sadece bu konuda ne düşündüğünüzü merak ettim. | Open Subtitles | أنا أشعر بالفضول لاعرف رأيك بشأن هذا الامر |
| Ben de ilgimi çekmesini neden merak ettiğini merak ettim. | Open Subtitles | وأنا أشعر بالفضول من كونك فضولية بخصوص إهتمامي. |
| Gerçekten merak ettim ve gelip, bi kendim görmek istedim | Open Subtitles | أنا أشعر بالفضول لدرجة أنني ألغيت كل مواعيد اليوم لذا ركبت على أول طيارة لأرى فقط ماذا يجري ؟ |
| Kimsenin sattığı almaya değmezmiş. merak ettim. | Open Subtitles | ولا شيء مما يبيعه الناس يستحق الشراء، ما يجعلني أشعر بالفضول |
| Niye? Orada bazı çalışma arkadaşlarım var da. merak ettim öyle. | Open Subtitles | لا، لدي طلاب هناك فحسب أشعر بالفضول فحسب |
| Ne benim, ne onun, ne de öğrenciler için iyi olmaz ve başka bir yere geçebilir miyim diye merak ediyordum. | Open Subtitles | إنه ليس جيداً لي أو لها أو للمنصوحين, كنت فقط أشعر بالفضول لو يُمكن أن يُعاد تعييني. |
| Dürüst olmuyorsun. En az benim seni merak ettiğim kadar sen de beni merak ediyorsun. | Open Subtitles | أنت لست صادق، أنت تشعر بالفضول حيالي كما أشعر بالفضول حيالك |
| Kabul etmeliyim ki ben de bir fotoğraf daha görmek için meraklanıyorum. | Open Subtitles | يجب أن أقر أنني l أشعر بالفضول لرؤية صورة أخرى |
| evet, evet, bana söyledi. Ve itiraf etmeliyim ki, merak içindeyim. | Open Subtitles | أجل، أجل، أخبرني وعليّ أن أعترف أنني أشعر بالفضول |