| Bu, benim neden bir gazeteci olmak istediğimin en büyük sebebi. | TED | وهذا جزء كبير من السبب الذي جعلني قررت أن أصبح صحفية |
| Dikenli tellerle çevrili bir kampta mahkum olmak benim normalim olmuştu. | TED | كوني في سجن، معسكر اعتقال محاط بالأسلاك الشائكة، أصبح يمثل طبيعتي. |
| Belki bir tarihçi olmalıydım ya da belki bir muhabir. | TED | ربما كان عليّ أن أصبح عالمة تاريخ أو ربما صحفية. |
| Roma Katolik Kilisesi'nde, kalp şekli, İsa'nın Kutsal Kalbi olarak anılmaya başladı. | TED | وبالكنيسة الرومانية الكاثوليكية، أصبح يتعارف على شكل القلب كأنه قلب يسوع الأقدس. |
| Bak, burası harap olmuş durumda ve çalışabileceğin bir yer yok. | Open Subtitles | أنظري، المكان أصبح حطاما وأنت في لا حالة لا تصلح للعمل |
| Bu gün nasıl başladığını çok daha iyi oluyor, size. | Open Subtitles | . أنا أخبرك هذا اليوم أصبح أفضل مما بدأ عليه |
| Şans olduğunu düşünmüştüm ama her yeni keşiften sonra bu daha az olasıydı. | TED | اعتقدتُ أنه الحظ، ولكن بعد كل استكشاف جديد، أصبح ذلك أقل فأقل احتمالًا. |
| Bu korkunç bir şeydi, fakat olmam gerektiğini düşündüğüm bir asker olmak için ne eğitimli ne de yeterli olmadığım açıktı. | TED | كان ذلك مرعباً. لكن من الواضح أني لم أتدرب، ولم أكن مؤهلاً، كي أصبح الجندي الذي اعتقدت أني أريد أن أكونه. |
| Yapmam gereken tek şey ünlü olmak. İnsanlar beni izliyorlar. | Open Subtitles | كل ما عليّ فعله هو أن أصبح مشهورة يشاهدني الناس |
| - Ben de deneyeceğim. - Evet, ben de ünlü olmak isterim. | Open Subtitles | ـ أود أن أصبح التالية ـ أجل، أود أن أصبح مشهوراً أيضا |
| Ve böylece siber-suçlular CarderPlanet bir çeşit süpermarket olmaya başadı, | TED | و لذلك أصبح كاردر بلانت كنوع من المتاجر لمجرمي الانترنت. |
| Eğlence olarak başladı, korkunçlaştı ve sonra sadece bir ihtiyaç oldu. | TED | لقد بدأ الأمر كتسلية، لقد أصبح مخيفاً، وبعد ذلك، صار ضرورياً. |
| Limanlar bloke edildi ve taze ringa balığı temini giderek zorlaşmaya başladı. | Open Subtitles | فالمواني قد أُغلقت. فشحنات السمك المملح الفرنسية أصبح من الصعب الحصول عليها. |
| Budd, tatlım, tuvalet yine yapacağını yaptı. Her tarafa b*klu su olmuş. | Open Subtitles | بد ، لقد أصبح الحمام فى فوضي فالمياه القذرة تلوث أرضية الحمام |
| Son günlerde iyi bir tahtırevan taşıyıcısı bulmak zor oluyor. | Open Subtitles | أصبح من الصعب إيجاد حاملين جيدين للسرداق الملكي هذه الأيام |
| Jean, onun da neredeyse kendisi kadar ellerinin çabuk olduğunu söyledi. | Open Subtitles | جان قال أن ولده أصبح سريعا في إستخدام يديه، كأبيه تمام. |
| Paris'te bulunan Musée du quai Branly'de bir yetkilinin söylediğine göre Savaş Tanrısı devletin mülkü olmuştu ve geri iadesi söz konusu değildi. | TED | وفي متحف كاي برانلي في باريس، أخبرنا مسؤول أن إله الحرب هناك أصبح الآن ملك للدولة مع عدم وجود أحكام بالعودة إلى وطنهم. |
| Onlar hakkında tüm duyduğum ne kadar fakir olduklarıydı, bu yüzden onları fakirlik dışında, başka bir şekilde görmem imkansız hale gelmişti. | TED | كل ما سمعته عنهم هو كم كانوا فقراء، بحيث أصبح من المستحيل بالنسبة لي أن أراهم في أي وضع سوى أنهم فقراء. |
| Sadece bir çocuk sahibi olduğu için mi onu uzaklaştırdınız? | Open Subtitles | فقط لأن الطالب أصبح لديه طفل تقوم بإيقافه لذلك السبب؟ |
| Ya atletler için ölümlerinden sonra beyin bağışı yapmaları normal olsaydı? | TED | ماذا لو أصبح الأمر اعتياديًا للرياضيين أن يتبرعوا بأدمغتهم بعد موتهم؟ |
| Tesla dünyayı aydınlatan kişi oldu, ancak bu sadece bir başlangıçtı. | TED | أصبح تيسلا الرجل الذي أنار العالم، لكن تلك كانت البداية فقط. |
| Ama ben, Ateş Ulusu tarihindeki en büyük lider olacağım. | Open Subtitles | و لكني سوف أصبح أعظم زعيمة في تاريخ أمة النار |
| Ama daha beş dakika önce ben senin gibi olmayı istedim. | Open Subtitles | سيدتي لقد قررت قبل 5 دقائق بالضبط أن أصبح ملاكماً مثلكٍ |