Sadece bir şeyler hakkında üzüldüğünü biliyorum. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أنه كان مستاء جداً بشأن شيء ما |
Sadece Duvar'a daha çok yolumuz olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | جلّ ما أعرفه هو أنه مُتبقٍ مسافة كبيرة على الوصول إلى الجدار. |
Ama bütün ihtiyacımız olan şey birlikte hareket etmek, bunu biliyorum. | Open Subtitles | لكن كل ما أعرفه هو أنه علينا أن نبقى سوياً |
Tüm bildiğim, Noel'e iki gün kaldı ve hala bir ağacım yok. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أنه تبقى يومان على الكريسماس ومازلت بدون شجرة |
Tek bildiğim şu: Bir ev dolusu kontrolden çıkmış çocuk var. | Open Subtitles | ما أعرفه هو أنه ثمة منزل مليء بالشبان الخارجين عن السيطرة |
Buraya gelip bize yardım etmeyi düşünen çocuklarımızın onlara bağırana kadar harika olmadıklarını biliyorum. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أنه ولا واحد من أولادنا الرائعون خطر على باله أن ينزل هنا لمساعدتنا إلى أن صرخنا فيهم |
Onların ulusal bir fastfood zinciri olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أنه طعام سريع قوميّ. |
Ama buradan çıkmamız gerektiğini biliyorum. | Open Subtitles | ما أعرفه هو أنه علينا الخروج من هنا. |
Portland'da bir tane olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أنه هناك واحد في (بورتلاند). |
-Sadece görünmez olacağını biliyorum. | Open Subtitles | -كل ما أعرفه هو أنه سيكون خفياً . |
Bütün bildiğim arabasına atlayıp uçarcasına gittiği. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أنه قد قفز فى سيارته و طار |
Bütün bildiğim aniden öldüğü. Warren Raporu yayımlanmadan hemen önce. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أنه توفي فجأة قبل أن يصدر تقرير لجنة وارن |
Benim bildiğim, 06:00'da üsten ayrılmaya koyulmuş olmasıydı. | Open Subtitles | ما أعرفه هو أنه تم الترتيب ليغادر القاعدة في السادسة صباحاً |
Tek bildiğim; bana o elbise konusunda indirim yapmaya söz verdiği. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أنه وعدني بخصمٍ على ذلك الفستان |
Bütün bildiğim yasadışı bir iş yapıyormuş gibi hissettiğimdi. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أنه يشعر بطريقة أو بأخرى غير مشروعة. |