| Acil durumlarda güvenilir olduğunu onlara kanıtlamalısın. | Open Subtitles | يجب أن تثبت لهم أنه يُمكن الإعتماد عليك فى وقت الشدة |
| Benimle dövüşebilme onuruna sahip olman için öncesinde kendini ring'te kanıtlamalısın. | Open Subtitles | لقد أخبرتك سابقا عليك أن تثبت نفسك في الحلبة |
| Ama bugün herkese daha iyi olduğunu kanıtlamaya çalışacağın gün değil. | Open Subtitles | ولكن اليوم ليس مناسباً لتحاول أن تثبت للجميع أنك أفضل |
| Bu komitenin aleyhime tanık ve kanıt üretmesine itiraz ediyorum. | Open Subtitles | و أتحدى هذه اللجنة أن تثبت أى دليل ادانة ضدى |
| Hükümet, gerçekten, 77 sefer sayılı uçağın Pentagon'u vurduğunu kanıtlamak istiyorsa, bütün yapması gereken, o kasetlerden birinin yayınlanmasını serbest bırakmak. | Open Subtitles | إذا أرادت الحكومةَ أن تثبت بشكل نهائى بأن الرحلة 77 ضربت وزارة الدفاع الأمريكيةَ كل يجب أن يعرضوا أحد تلك الأشرطة |
| Sen de bir fırt olduğunu kanıtlayamazsın. | Open Subtitles | ،ولا يمكنك أن تثبت أنّها كانت رشفة واحدة |
| "Siz bunun valinin menisi olduğunu kanıtlayamazsınız." 'ı da kabul ederdim. - Tamam. | Open Subtitles | ولكنت قبلت أيضا * لا تستطيع أن تثبت أن ذلك المحافظ سيمن * |
| Şimdi, Bay Kessler, sizden bu açık görüşlülüğünüzü kanıtlamanızı istiyorum, ve bana ufacıkta olsa bir şefkat göstermenizi istiyorum. | Open Subtitles | الآن سيد كيسلر ، أنا أطلب منك .. أن تثبت تفتّح عقلك وإظهار بعض العطف لي |
| Efendi'nin beyazını istiyorsan dersini aldığını kanıtlamalısın. | Open Subtitles | إذما اردت المادة البيضاء الخاصة بالسيد يجب أن تثبت أنك تعلمت درسك |
| Tamam. Bu başka bir şey. "Bunu bana kanıtlamalısın bebek!" gibi bir şey sanki. | Open Subtitles | موافق وهذا شيء آخر ، هو مثل "أنت حصلت أن تثبت لي طفل!" |
| Bana onun ne kadar kötü olduğunu kanıtlamalısın. | Open Subtitles | عليكَ أن تثبت لي ما مدى سوء حالته |
| - Değerli olduğunu kanıtlamalısın. | Open Subtitles | يجب أن تثبت أنك جدير بذلك |
| Birilerine yardım ettiğimiz zaman dünyaya bir şeyler kanıtlamaya çalışmıyor musun? | Open Subtitles | إنك لا تحاول أن تثبت شيئاً للعالم في كل مرة نساعد فيها شخصٌ ما؟ ،جميعنا يحاول إثبات شيءٌ ما |
| Her zaman kendisini kanıtlamaya çalışırdı. | Open Subtitles | حاولت دائماً أن تثبت لي بأنها بالفعل كبرت. |
| Benim kötü biri ve kendisinin ne kadar mükemmel olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | إنها تريد أن تثبت أنني سافلة, و أنها عظيمة للغاية |
| Bu komitenin aleyhime tanık ve kanıt üretmesine itiraz ediyorum. | Open Subtitles | و أتحدى هذة اللجنة أن تثبت أى دليل ادانة ضدى |
| Bu komitenin aleyhime tanık ve kanıt üretmesine itiraz ediyorum. | Open Subtitles | و أتحدى هذه اللجنة أن تثبت أي دليل ادانه ضدي |
| Sokka, bana bir şeyler kanıtlamak zorunda değilsin. Seninle zaten gurur duyuyorum. | Open Subtitles | سوكا لا يجب عليك أن تثبت لي ذلك فأنا فعلا فخور بك |
| Belki de kontrolün kendisinde olduğunu bizi ne zaman isterse öldürebileceğini kanıtlamak istiyordur. | Open Subtitles | لربّما تريد أن تثبت أنّها ممسكة بزمام الأمور، وبأنّ بوسعها قتلنا متى شاءت |
| Hiçbir şey kanıtlayamazsın. Kayıtta geçmiyor bile. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تثبت أياً من هذا لم تذكر على هذا التسجيل أيضاً |
| Bahse girerim kanıtlayamazsın. | Open Subtitles | للأسف أنك لاتستطيع أن تثبت شيئاً |
| O tuzakları benim yerleştirdiğimi asla kanıtlayamazsınız. | Open Subtitles | فلايمكنك أن تثبت أبداً أنّي . نصبت إحدى تلك الفخاخ |
| Ama öte yandan siz de başarısız olacağımı kanıtlayamazsınız. | Open Subtitles | لكنك لا تستطيع أن تثبت أني لن أكون |
| Öyle birine karşı bir şey yapmadan önce tüccarlardan birkaç Dinar alarak kendinizi kanıtlamanızı istiyorum. | Open Subtitles | قبل أن تتطلع لشخص كذالك أريد منك أن تثبت لي بأنك تستطيع الضغط على صاحب المتجر و أنت مسلح بمكنسة لتحصل على بعض الدنانير |